|
 |
 |
 |
|
|
Mercek
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili tartışmalardan ve bu konunun sürekli gündemde tutulmasından şikayetçi ama... Bir şeyi göz ardı ediyor: Çankaya tartışmalarına AK Parti'nin A takımının balıklama atladığını.
Başbakan ve çevresi, Çankaya ile ilgili her soruya yanıt vermek zorunda mı? "Çankaya'ya dair" ilk soru sorulduğunda, iktidarın zirvesi "zamanı gelmeden bu hususta konuşmak sayın Cumhurbaşkanı'na karşı saygısızlıktır" diyebilseydi... Tayyip beye bir daha "bu soru" sık sık sorulur muydu? Başbakan'ın "arkadaşları" ikide bir konuşabilirler miydi?
Uzun sözün kısası: Başbakan kendisini "Çankaya olayına" kilitlemiş görünüyor.
Adamın biri büyücüye gitmiş. Büyücü büyüyü yapmış. Muskayı yazmış. Ve demiş ki: - Bu büyü mutlaka tutar... Fakat bir şartla... Bundan sonra aklına kesinlikle dişi kurdu getirmeyeceksin. Büyü yaptıran "nereden çıktı şimdi bu dişi kurt" diye söylenmiş: - Bugüne kadar dişi kurt hiç aklıma gelmemişti... Ama artık aklımdan hiç çıkmaz ki.
AK Parti'nin kulislerine bir gizli kamera konulsa, görülecektir ki... Herkesin aklı fikri "dişi kurtta." "Cumhurbaşkanlığı seçiminde."
Tayyip bey istese de, istemese de "birileri" Çankaya konusunu tartışacak. Muhalefet kurcalayacak. Medya yazacak. Hükümete düşen ise kendi işine bakması. Ama iktidar sahipleri bunu yapamıyorlar. Tartışmanın dışında kalamıyorlar. Belli ki "Çankaya'ya odaklanma" söz konusu. Ve hedef de Çankaya seçimine kadar işi gürültüsüz, patırtısız, krizsiz götürmeye çalışmak.
Fıkra bu ya... Temel ile İdris, Meclis'te karşılaşmışlar. - Ula Temel, öyle bir şey söyle ki, milletin kafası karışsın. - 102. - Ha nedir 102?.. Nereden çıkardın 102'yi? - Bak daha şimdiden kafan karıştı bile?
Çankaya tartışmasından rahatsız görünen AK Partililerin kafalarını Cumhurbaşkanlığı seçimine dair Anayasa Maddesi (102) karıştırıp duruyor.
Siyasi iktidar bir süredir gündem belirleyemiyor. Sık sık gündemin gerisinde kalıyor. Ve öfkeleniyor. Kavga edecek adam arıyor. Siyasetin değişmez kuralıdır: Sinirlenen kaybeder.
AK Parti yönetimi ile ilgili bir gözlem: Başlangıçta geniş bir "fikir alışverişi çevresi" vardı. Sonra "içe kapanma" dönemi yaşandı. Ardından "daha dar bir çevreye." "Bu noktada" iktidar sahibi, her eleştirinin arkasında başka şey aramaya başlar.
Almanya'da 8 yıl başbakanlık yapan Helmut Schmidt böyle durumlarda "politik sınıfın kendi kendini mercek altına almasını" öneriyor.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|