Kilisedeki sevişme...
Mehmet Ali Ağca muhtemeldir ki Papa'yı henüz vurmadan, ama Abdi İpekçi'yi vurup öldürmüşken, Sofya'da barda tanıştığı bir Bulgar kızıyla kilisenin bahçesinde 10 kez sevişmiş... Anna Maria Turi isimli İtalyan gazeteciye Ağca, kız için "Venüs gibiydi" diyor... Bir gazetecinin katili, dünyanın en önemli din adamlarından birinin suikastçisi, kilise bahçesinde sevişmenin fantastik ayrıntılarını anlatıyor... "Bu kadar sevişmeden sonra, arabada da beni öpmeye kalktı... Jest olsun diye 100 dolar verdim... Gururu kırıldı... Bana iki tokat attı... " Müthiş erkeğin, gazeteci öldürmesi ve Papa'ya suikastinin ardından, hapisten çıkmasıyla başlayan müthiş erkeklik maceraları ile tablo tamamlanmaktadır... Artık Mehmet Ali Ağca için karada havada ölüm yoktur... O müthiş bir erkektir... Kilise bahçesinde 10 kez sevişmiştir... O müthiş bir erkektir! Abdi İpekçi'yi öldürmüştür... O müthiş bir erkektir! Koskoca Papa'ya suikast düzenlemiştir!.. Ne yaman bir paradokstur... Hayat, hayat alanlara, hayatın güzelliklerini sunmaya başlamıştır... Mehmet Ali Ağca, öldürdüğü insanın üzerinden para kazanmaya, suikast yaptığı insanın üzerinden prim toplamaya, iki arada bir derede kilisedeki sevişmesi yüzünden erkeklik popülaritesi kazanmaya başlayacaktı...
Kilisede 10 kez sevişme, Papa'yı vurma, gazeteciyi öldürme... Bu marifetler, şimdi milyonlarca dolar olarak kendisine geri dönecekti... Mehmet Ali Ağca, Papa'yı vururken ne düşündüğünü anlatması karşılığı bir milyon dolar, kilisedeki sevişmeden sonraki sevişmelerini anlatması karşılığı birkaç milyon dolar, Abdi İpekçi'yi öldürdüğü gün kimle seviştiğini anlatması karşılığı da birkaç yüz bin dolar daha alacaktır... Bunların çoğunu Türk medyasından değil, dünya medyasından alacaktır... Hayat, hayatı alanlara, hayata suikast yapanlara dolar yağdırmaktadır...
Bu nasıl bir adalet duygusudur ki, katil ünlü bir katil haline geldiği için kazanmaktadır?.. Platonik aşkından, kilisedeki sevişmesine kadar, her şey paraya çevrilmektedir.. İyi kazanır... Kötü kaybeder... Filmin sonu hep böyle biter... Yoksa yalan mıdır seyrettiğimiz bütün o filmler?.. Yoksa muteber değil midir, kimsenin hakkına tecavüz etmeyen dürüstlük ve iyilikler?.. Kazanacak olan aşk değil, cinayet sonrası kilise sevişmeleri midir?.. Dünya çapında olacak olan Papa'yı vurmadan önce, kimi platonik sevdiğin midir?.. Hayat, hayatı alanlara karşı bu kadar adaletsiz olabilecek midir?..
Tüm din kitapları, bütün romanlar ve felsefeler ve hatta bütün sistemler iflas mı edecektir, hayatın, hayatı alanlara karşı gösterdiği cömertlik karşısında?.. Bir insanın hayatını almak yeterince günah değil midir ki, kilise bahçesinde sevişmenin günahı, Papa'yı vurmanın günahıyla da birleştiğinde üçü birden zekât olarak insana geri dönmektedir?.. Din de mi yalandır?.. Felsefe, roman, sistem her şey mi yalandır?.. Bugüne kadarki bütün kahramanlar da mı yalandır?.. Bir katilin, bir suikastçinin hayattan yediği tek tokat, 10 kez seviştiği Bulgar kızdan yediği iki tokat olarak mı kalacaktır?.. İnsanlık bu kadar mı yalandır?.. Yoksa hayat mı tamamen yalandır?..
|