Devenin neresi...
Yanlış hesaplanmış. O kadar. Yanlış hesaplanmış ve o yüzden erken tahliye edilmiş. 19 yıl 1 ay cezaevinde kalmasına rağmen 20 yıl gösterilmiş. İtalya'daki süreyi buradakiler böyle yuvarlamış. Bu tür olaylar şöyle anlatılır: "Hesaplandı..." "Gösterildi..." "Belirlendi..." "Yanlış yapıldı..." Öznesizdir. Kişisizdir. Kişiliksizdir. Eğilimsizdir. Cansızdır. İnsansızlaştırılır; o insanın savcı, hakim, polis, asker, katip, her neyse bir insan olarak yanlışlarından, doğrularından, eğilimlerinden, zaaflarından, etkilenmelerinden, duyarsızlıklarından yahut duyarlılıklarından kopartılır. Esası şudur: Birileri bir şeylerin bir an önce olmasını istemiştir. Nasıl kimimiz, kimi cinayetleri, katliamları öfkeyle de olsa hafızamızda sıcak tutmaya çalışıyorsak, bazen kısık ateşte tutup bazen kaynatıyorsak... Başka birilerinin bağlantıları, hafızaları, borçları, diyetleri, hesapları da hep sımsıcak. Onlar sadece akrabalar değil. "Akbabalar" da var.
Başkaları da öyle salınmıştı. Bu yanlış hesaplama genellikle hep benzer kişiler ve kişiliklerde olur; genellikle "devlet için de kurşun atıp yediği" iddiasındakilerdir. Biliyoruz, öyle çok da boş bir iddia değildir. Kurusıkı da değildir. Doludur. Dolu olmuştur. Boşaltılmış, tekrar doldurulmuştur. "Dışarı"ya çıkmak, çıkartmak belli anlarda sadece özlem değil, elzem de olmalı. Tekrar içeri girilse bile, aradaki süreye, kimi hesapları gözden geçirmek, kimi kartları yeniden dağıtmak, kimi dilleri yeniden rendelemek, bazen sırt sıvazlamak, bazen sırttan vurmak için ihtiyaç duyuluyor olmalı.
İnsanların ömrü adalet duygusunun peşinde koşmakla geçer. Aynen, insanların çoğunun aynı anda adalet duygusunu köreltmekle, başkaları için zehir zıkkım hale getirmekle uğraştıkları gibi. İkincilerin terörist, gaspçı, hırsız, uğursuz, mafya vesaire olanlarını bu isimleriyle biliyoruz zaten. Lakin, ikinciler içinde en oturaklı grubu hakikaten en yüksek oturaklı biçimde adalet duygusunu kemirenler oluşturur. Onlar karşımıza bizzat adalet tesisinin temel direkleri olarak çıkarlar; direk esastan bir kazık olarak bizi bizzat şeyedene kadar uyanmayız. Tabii bir parti adı da olabilir o nevi adalet, ama şart değildir; hukuk makamı, emniyet şeyi, güvenlik şusu filan da olur. Ülkenin en azından alt kademe polisi de, askeri de, tabiri caizse, ekonomik açıdan sürünür. Devlet ve adalet onların birer insan olarak, diğer güçsüzler gibi tamamen, korumasız, dayanaksız, takatsiz, örgütsüz, boynu eğik, kul köle pozisyonunda bırakmakta beis görmez. Lakin aynı yoksul polis bir çocuk öldürdüğünde, sosyal güvencesi belirsiz, geleceği karanlık, koskoca adamken kaderi genç bir subayın iki dudağı arasında bir uzman çavuş yahut astsubay meydanda birini öldürdüğünde, yeter ki bu "görevin bir uzantısı" sayılsın; melekler sökün eder. "Adalet duygusu" iyidir, hoştur da, itiraf edin ki, genellikle "yanlış hesap"tır. Yanlış hesaplanır. Siz de muhtemelen hep yanlış hesapladınız. Çünkü, tahmin edeyim, gerçekten çok fazla istemediniz adaleti. Hele başkaları, hele hele ötekiler için... Neredeyse hiç mi?
|