|
|
Ağca'nın mavi kazağıyla konuştuk
- Merhaba mavi kazak. - Saol. - Nasılsın? - Saol. - Askeri içtima seremonisinden çıksak artık... - İçimde ukte kaldı be abiler. Askerde bir laf vardır, zoruna gitmesin diye... Benim zoruma gidiyor. O çürük çıktı ama ben çürük değilim. 35 yıldır adamın üstündeyim, bir tane ilmeğim sökülmüş mü, rengim solmuş mu söyleyin? - Valla taş gibisin. - Eyvallah... Bu arada acayip İtalyancam da vardır. En baba İtalyan kazağa taş çıkartırım. - Eee söyle bakalım nasıl bir his, 35 senedir Ağca'nın üstünde olmak. M. Ali yerken üstüne dökülenler senin olsun, sen gördüklerini anlat! - Bi yerde kader be abi... Biz nereden bilecektik trikotaj atölyesinde dokunurken bir gün bu adamın üstüne geçirileceğimizi ve bir daha da çıkarılmayacağımızı... Ağca'yı Papa affetti, Türk yargısı yaptı hesabı, o da affetti ama benim durumum müebbet... Ölene kadar adamın üstündeyiz, öyle gözüküyor. - Allah kurtarsın. - Belki iyi halden... - Kazağın iyi hali? - Kazak deyip geçme! Neler gördü şu deli mavi, ne papalar, ne suikastler... Dilim olsa da anlatsam - E, zaten anlatıyorsun ya! - O da doğru da... Bir kazak olarak ben de bir yere kadar... Konuşursam çok kişi yanar... Esas beni giyen arkadaşa soracaksınız artık. O anlatacak, dünya yerinden oynayacak... - Kokusu çıkar yakında... - Çıkar çıkar! - Hatta çıkmış bile... Kusura bakma ama senin koku bir alem yani. Uzun zaman su yüzü görmeyince, haliyle tabii. Havandan yanına varılmıyor. Pöf!! - Ah be abiler, o dert bambaşka zaten... Ne deseniz haklısınız... O kadar parfüm dökündüm gelmeden de ama nafile! - Hadi sana bir kıyak yapalım... Git at kendini banyoda kirlilerin arasına... Sen temizlenirsin, esas sahibin düşünsün vicdanını onca kir pastan nasıl temizleyeceğini. - Vaaay... Mesajı da verdiniz ya, tam oldu. Bu durumda bana müsaade demek kalıyor. Hadi çav!!
|