| |
Aktörler değişirken
Ortadoğu'nun biçimlendiği dönemin bir tanığı daha, Kuveyt Emiri Şeyh Cabir El Ahmed El Sabah da dünyaya veda etti... Aktörler peş peşe sahneden çekilirken, bölgeyi kan, gözyaşı, şiddet ve fanatizm batağına dönüştüren adaletsiz senaryo aynen sürebilir mi?.
Milenyum'dan bu yana Ortadoğu iktidar kadrolarında yaşanan hızlı değişim zincirine dün bir halka daha eklendi: 79 yaşındaki Kuveyt Emiri Şeyh Cabir vefat etti. 28 yıldır Kuveyt'i yönetiyordu ve 2001 Eylül'ünde geçirdiği beyin kanamasından sonra kendini toparlayamamıştı. 10 gün önce de 63 yaşındaki Dubai Emiri Şeyh Maktum hayata gözlerini yumdu. Ölüm nedenini saray çevreleri beyin kanaması diye fısıldadılar. Ondan önce, 2 Ağustos 2005'te Suudi Arabistan Kralı Fahd son nefesini verdi. Beyin kanaması komplikasyonları sonucu. Fahd'dan önce, 11 Kasım 2004'ta Filistin lideri Yasser Arafat öldü. 11 Haziran 2000'de de Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad . Milenyumun bir yıl evveline gidersek, Ürdün Kralı Hüseyin'in, Fas Kralı Hasan'ın ve Bahreyn Emiri Şeyh İsa'nın ölümlerini hatırlatmamız gerekecek. Listeye Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in 2003 Nisan'ında ABD güçlerince devrilmesini, Lübnan lideri Refik Hariri'nin 2005 Şubat'ında suikastte öldürülmesini ve İran'da geçen Haziran'da cumhurbaşkanlığına Mahmud Ahmedinecad'ın seçilmesini ekleyin. Bitmedi; Cezayir'de sağlığı çok bozulan Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika'nın yerine arayışları da not edin. Kuveyt'ten Suudi Arabistan'a kadar birçok emir ve kralın fiziki yaşam süresinin sınırlarına yaklaşmaları nedeniyle, yeni değişimlerin kapıda olmasını da...
Şaron sonrası Ortadoğu Ama dünya şu sıralar bu gidiş-gelişlerden çok, yine beyin kanaması pençesindeki bir liderden sonrasını tartışıyor: 77 yaşındaki İsrail Başbakanı Ariel Şaron. Çünkü, peşpeşe yitirilen Arap liderleri gibi Şaron da, Ortadoğu'nun biçimlendiği dönemin tanığı.Yani kurucu liderler kuşağından. Dünya basını Şaron sonrasıyla ilgili yorum, analiz ve mülakatlardan geçilmiyor. Biz de yüzlercesini okuduk. Hepsinde tek soruya yanıt aranıyor: Şaron'un sahneden çekilmesi felaket habercisi mi, yoksa umut işareti mi? Sonuç: İkisi de değil. Çünkü , "Şahinler Şahini" Şaron'un son yıllarında "Güvercin"e dönüşmesi yalnızca kişisel değişiminin sonucu değildi . İsrail halkının en az yüzde 75'inin görüşleri, talepleri ve beklentileri onu o noktaya götürdü. Sağdaki Likud Partisi tabanında işgalin sürdürülemeyeceği görüşü çoğunluğa ulaştı. Soldaki İşçi Partisi'nde ise yakın gelecekte barış mümkün olamasa bile, iki halkın ayrılması zamanı geldiği inancı hakim oldu. Şaron işte bu iki eğilimin senteziyle merkezdeki "Kadima" (İleri!) partisini kurdu. İki taraftan politikacıları çevresinde toplayarak. Yani, Şaron'dan sonra da "Kadima" aynı çizgide devam edecek. Başbakanlığa vekalet eden Ehud Omert'in dün 25 Ocak'ta yapılacak Filistin genel seçimlerinde Doğu Kudüs'teki Filistinliler'in oy kullanmalarına izin vermesi bunun ilk işaretini oluşturuyor. Bugünden yarına olmasa da devamını görebiliyoruz: Batı Şeria'dan, hatta Doğu Kudüs'ten çekilmek. Ama bir yandan da iki halkı ayıracak güvenlik duvarı inşasını sürdürmek. Ya Ortadoğu'yu kısır döngüden çıkaracak tarihi barış? Onun için epey koşul gerekli: Filistin'in terör odaklarından temizlenmesi, Suriye'de rejim hesaplaşmasını ılımlıların kazanması, İran'da radikallerin safdışı edilmeleri, Irak'ta istikrar gibi. Şaron ömrünün sonuna doğru sadece İsrail'de değil tüm Ortadoğu'da barış ve huzurun, ılımlı güçlerin ağırlıklarını koymasından, aşırı unsurların etkisizleştirilmesinden geçtiğini gördü. Doğru vizyon. Gerisini getirmek yönetimi devralmaya başlayan kuşaklara düşecek. Zira içten dönüşüm sonuçsuz kalırsa, dış dinamiklerin bugünden de güçlü, önlenemez baskıları kaçınılmaz olacak.
|