kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Sandıkta halk iğfali

Bir toplumu veya bir meslek camiasını hepten yozlaştırmak istiyorsanız, kültür altyapısı itibariyle hiçbir birikim aramadan ve yaratmadan seçim hakkı verin ve ' demokrasi bundan ibarettir' deyin yeter! Bugünkü futbolu yönetme yarışında pek çok simaya yapışan sırıtkan pişkinliği izlerken demokratik maskenin altındaki çürümüşlüğün çukurlarını görüyoruz.
En çok da ' futbol sayfaları' bunu gözümüze sokuyor. Televizyon ve radyolardan çok yazılı basına bulaşan sahte demokrasi kepazeliği özellikle hükümetin kime ' destur' verdiği yolundaki haber (!) satırlarından salyasümük akıyor.
Elinde bir kitle iletişim aracı varsa ' herkes bunu istiyor' deyip futbola gazeteci şikesini sokuver gitsin! Nasrettin Hoca ' dünyanın merkezi merkebimin bastığı yerdir' demiş ya; sen de ' inanmıyorsan git herkese sor' dersin! Tam da bunun gibi, ' başbakan filanca kişi ile şu saatte görüştü, böylece feşmekan kişinin önü açıldı' diye haber (!) yap, oh, ne ala!
Kim gidip ' Sahi, siz Ali ile görüşerek Veli'ye destur mu verdiniz?' diye soracak? Sayfanda fanatik kulüp bağımlılığının derin şartlarını nasıl gözetmekteysen, federasyon seçiminde de aldığın emrin gereğini yerine getiriyor ve daha sandığa girmeden feşmekan kişinin zaferini ilan ediyorsun! Bu durumda senin ödülün de garanti! Herhangi bir yarışmaya girmeden efendin -patronun değil- gerekli armağanı verecektir!


Peki ama Başbakan neden böyle bir hengamede federasyon için kol sıvayan adayların birçoğunun ' hık deyicileri' ile özel toplantı yapar? Sırf tarafsız olduğunu, vallahi de, billahi de bu işe karışmadığını söylemek için mi? Ortada filan veya feşmekan kişiler lehine estirilen ' hükümetten icazetli' söylentilerinin kökünü kazımak için mi? Eğri oturup doğru düşünmeye çalışalım: Bugün Demirel gibi futbola kayıtsız bir başbakan da olsaydı hükümet federasyon sandığına eğilirdi. Ya Erdoğan gibi futbol geçmişi olan bir başbakanın bu yarışa ilgisiz kalmasını beklemek saçmalık değil midir? Mesele, siyasi ilginin ne ölçüde kalacağı ve ' müdahil olma' halinin ne kadar demokratik (!) nezaket çerçevesinde gerçekleşeceğindedir.
- Batı'da başbakanlar futbol federasyonlarına burunlarını sokarlar mı?
Sap ile samanı karıştırmayalım. Oralar, şike suçunun vicdani kanaatle cezalandırıldığı, buralar ise kanıtlanmış maç satışının affedildiği diyarlardır... Oralar bir gazetecinin sayfasına sinsice yandaşlık akıtmadığı, buralar ise böyle bir taraf tutuşun marifet sayıldığı yerlerdir. Bununla birlikte ' futbol yalnızca futbol olmadığı için' oralarda da meşin topun idare mekanizması büsbütün özerk değildir. En azından siyaseti güden sermaye, futbolu yönetecek olanların belirlenmesinde etkindir. Oralarda siyaset veya sermayenin parmağı bağırarak devreye girmez, işi kitabına ve demokratik görüntüye uygun şekilde yürütür.
Aradaki bu fark elbette siyah ile beyaz zıtlığı yansıtmaz. Oradaki de görece demokratiktir, buradaki de. Oradaki parlamenter de görece halkı temsil eder, buradaki de. Fark, oradakinin kitaptaki demokrasi tarifine biraz daha fazla benzemesidir. Bu farkı yaratan en önemli etkenlerden biri de gazeteci farkıdır.
Şüphesiz oradaki gazetecinin de duyguları vardır. Kendi ülkelerinin milli dinamiklerince yönlendirildikleri durumlar da çoktur. Ancak mesleklerine saygıları, en azından kafa ve yüreklerindeki ilk beş değer arasında yer alır.
Bizim futbol piyasamıza baktığımızda, 'böyle başa böyle tıraş' değil, 'böyle sportmen (!) basına böyle çürüten sandık' demek durumundayız.
Esasen 60 yıldan beri geviş getirerek aynı demokrasi bulamacını tüketiyoruz.
Hala, sandığı sihirli değnek sandığımız 1946 yılındayız... O zamandan bugüne iki buçuk anayasa daha yaptık ama değişmeyen tek ' baba yasa' var:
- Seçim yapılıyorsa tamamdır, demokrasinin öteki şartları aranmaz!
İnanmayan o günkü ve bugünkü partilere baksın; hepsi de birer siyasi aşiret! Milyonlar da sandığa tıkılıp birkaç kişi tarafından sırayla böyle iğfal edilir zaten.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 27 Mayıs'tan Ağca'ya   / 13-01-2006
 Ağca'nın can güvenliği (?!)   / 12-01-2006
 Bayram yapıyormuş gibi   / 10-01-2006
 Bayrama doğru kıl ve kılçık sivriliği   / 09-01-2006
 Sanal ve banal misillemeler   / 06-01-2006
 Siyasette nefretî makamı   / 05-01-2006
 Devletin uçkur ölçütü var mı?   / 03-01-2006
 Akıllı Petro'nun bombası   / 02-01-2006
 TSK'ya sövme özgürlüğü   / 30-12-2005
 Futbol ve adalet   / 29-12-2005
ÖMER LÜTFİ METE
Sandıkta halk iğfali
Bir toplumu veya bir meslek...
ERDAL ŞAFAK
Aktörler değişirken
Ortadoğu'nun biçimlendiği dönemin...
MEHMET ALTAN
Şişli'de savcılar var mı?
Feriye'deki yemekte kayıtlara...
Şimdi de fener krizi
Rusya ve Ukrayna arasında gaz ve üs kirası krizlerinden sonra üçüncü...
Hapis hayatı bitti başkan seçildi!
Diktatör Pinochet döneminde işkence gördü. Hapis yattı. Demokrasi...
Gitmiyorum
Gitmiyorum
İngiliz Daily Star'da Anelka ile ilgili şu haber çıktı: "Burada vakit...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu