Şener: Ağca kararı suça özendiriyor...
Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın dün serbest kalması, hükümet içinde de "vicdani rahatsızlığa" neden olmuş. Nitekim, Adalet Bakanı Cemil Çiçek de dün kamuoyunun karşısına geçip bunu açıkça dile getirdi: Hukuk içinde de "hata olabileceğini" belirtip kararını açıkladı: "Kamu vicdanındaki rahatsızlığın kalkması, tereddütlerin giderilmesi için kişisel hakkımı kullanıp, kararı Yargıtay'a götüreceğim..."
Ceza ve ödül Hükümet içinde vicdani rahatsızlık duyan sadece Çiçek değil. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de rahatsız olanlardan bir diğeri. Şener, sohbetimizde söze şöyle başladı: "Hukukçular bu meseleye bir daha bakmalı. Karar iptale gider mi bilemiyorum..." Şener'in konuya yaklaşımı, "ceza ve takdir algılamasının toplumda ne kadar öngörülür olduğuna" ilişkin. Kaygılanmasının nedeni ise "öngörü körelmesinin toplumda hızla artıyor olmasına." Yani, "Nasıl olsa suç işlenince çok yatmadan hapisten kurtulma imkanı var" anlayışının yaygınlaşmasına. Sözlerini bir örnekle açma gereği duydu: "Bir kişi kumar oynadığında ceza alabileceğini öngörmeli. Bunu öngörmüyorsa, nasıl olsa ceza almıyorum diye devam ediyorsa, sağlıklı toplum düzeninde sorun çıkar. Toplumsal düzeni kurmakta güçlük çekersiniz."
Karar özendirici Sonra sözü, Ağca kararına getirdi. Ağca'nın, İpekçi suikastını gerçekleştirdiğini, iki gasp olayına karıştığını, daha sonra da Papa'ya suikast girişiminde bulunduğunu anımsattı. "Bütün bu suçları gerçekleştirirken bireysel maddi veya manevi kazancı neydi?" sorusunu yöneltip devam etti: "Bu suçları işlerken karşısındaki müeyyideyi öngörerek hareket etmişti. Sonuçta da idama mahkum oldu." Durum böyle iken, çıkan iki aftan birden yararlandırılmasına anlam veremediğini belirtip tepkisini şöyle dile getirdi: "Bu karar, önümüzdeki günlerde de bu tip suçları özendiriyor demektir. Onun için hukuk sistemimizi gözden geçirmek zorundayız..."
Başkaları yok mu? Çiçek ve Şener'in de vurguladığı gibi sorunun temelinde hukuk sisteminin, "öngörüsüzlüğü artıran" davranış kalıbı yatıyor. Konu sadece Ağca bazında kişiye endeksli olarak ele alınıyor. Oysa, fazla sayıda insanı öldürenler, öğrenci evini basıp toplu katliam yapanlar da aynı aflardan yararlanıp dışarı çıktı. Daha çok zaman olmadı; bir anne, kızı ile kaçırıldı. Caniler, kız ve anneyi defalarca tecavüz ettikten sonra, bedenlerini bıçakla delik deşik etti. Kız öldü, anne ise şans eseri kurtuldu. Aftan yararlanan caniler, daha hapisteki 7 yıllarını doldurmadan yakında dışarı çıkıp toplumun arasına dalacak.
Af paradoksu Bütün buna neden de ortalama 1.5 yılda bir çıkarılan af yasaları...Hem de tam bir paradoks içinde...Devlet vatandaşına karşı işlenmiş suçları affetme hakkını kendinde görüyor. Kendisine yönelik suçlarda ise tam tersi bir tavır içine girip, katı direnişe geçiyor. Ağca benzeri olaylarla karşılaştığında ise "pardon" deyip yoluna devam etmeyi sürdürüyor. Ceza ve ödül öngörüsü hafızasından silinmiş toplumun yönünü nereye çevireceğine aldırmıyor. Kaçakçılık, hırsızlık, kap-kaç olayları artınca da iki elini beline koyup "bunlara ne neden oldu acaba..." çaresizliği içinde kıvranıyor. Diğer yandan, yeni bir af yasası çıkarmak için kolları sıvayıp, hukuk sistemini bir daha alaşağı etmenin hazırlığını yapıyor.
|