27 Mayıs'tan Ağca'ya
Kendini kahraman hissetmesi için pek çok şey yapılmakta olan Ağca ile ilgili olarak söyleyeceklerimin ancak çok sınırlı bir kısmını burada dile getirebileceğim için kesif ve kestirme gitmek durumundayım. Birinci madde, Ağca'yı bayrakla karşılamaya gelen milliyetçi (!?) topluluk: Lahana turşusu ile perhiz yapan bu beylere soralım: - Milliyetçi olduğunuza göre vatanınızı ve milletinizi çok sevdiğinizi düşünüyorsunuzdur. Ayrıca sizin dışınızdaki milliyetçileri de seviyor olmalısınız. Peki Ağca'nın her iki eylemi, İpekçi cinayeti ve Papa suikastı çok sevdiğiniz vatanınıza, milletinize ve sizin dışınızdaki milliyetçilere ne kazandırmış olabilir? Aklınız ve vicdanınız varsa her iki Ağca eyleminin de, İpekçi ailesinden sonra en büyük zararı milliyetçilere, vatanımıza ve milletimize verdiğini görürsünüz. Öyleyse tahliye sırasında çapınızca bir gösteri düzenleyip bir de bayrak taşıyarak ona yönelik muhabbet ve ilginize ne diye milliyetçi ideolojiye uygun bir tavır ve eylem süsü vermek istersiniz? Gayeniz milliyetçileri ve milliyetçiliği ' cinayet-sever' ve ' suikast-sever' ilan ettirmek midir? Yoksa sizler, bir yerden İpekçi'nin vatan haini olduğunu, öldürülmesi ile Türkiye'nin yıkılmaktan kurtulduğunu mu öğrendiniz de böyle bir suikast kutsayıcılığına soyundunuz? Bilesiniz ki, İpekçi merhum, sadece sizin gibi milliyetçileri değil, belki makul olanlarını da pek sevmezdi ama Türkiye'yi sever, darbe olmaması için gayret gösterirdi. Şehit Gün Sazak'ın ıslah etmek üzere olduğu gümrüklerde, daha sonra Ecevit'in gaflet ve dalalet hükümeti sırasında yaşanan ihanetleri sorgulayanlardan biri de İpekçi'dir. Bu da demektir ki, İpekçi Türkiye'nin başına çorap ören çevrelerin dalaverelerini kurcalamış, özellikle sağı ve solu vuruşturanların izini sürmeye çalışmıştır. (Zaten büyük ihtimalle de öldürülmesinin asıl sebebi budur.) Ayrıca, milliyetçiülkücü diye bilinip de bu eylemin başında, içinde ve kenarında yer almış kişilerin o günlerde pasif diye suçladıkları Türkeş de İpekçi'yi, kanlı cepheleşme sürecinin sayılı barış köprülerden biri sayardı. Bu durumda siz hangi milletin ve hangi milliyetçiliğin mensubu oluyorsunuz?
Tarih sahnesine çıktığı dönemlerde, belki daha devletleşemeden kabile halinde yaşarken dahi bir tür sivil hukuk olarak töreyi var eden, sonrasında Kağan'larını bilge vezirler ve aksakallarla dengeleyerek yasallık çerçevesi geliştiren... İslamlaştıktan sonra da Cumhuriyet'e kadar kanun-nizam imparatorlukları kuran Türk milletinin günümüzde içine düştüğü yargı ve infaz keşmekeşi en korkunç bunalımımızdır! Bu görülmemiş çöküş 1960 ihtilalini yapanların marifetidir. Çünkü onlar Yassıada'da yargıyı katletmişlerdir. Ondan sonra da yargısı katledilmiş bir toplum olarak hukuk devletine dönüşebilme yeteneğimiz büsbütün körelmiştir. Şimdi artık vicdanlarımızın kirlenmesini önleyecek oranda dahi adalet duygumuz kalmamıştır. Kalmadığı içindir ki hemen hemen hepimiz, cinayetleri durduğumuz yere göre sınıflandırmaya başlamışızdır. Böylece ortaya, ' önemli adamı öldüren katil çok yatmalı, sıradan insanları öldürenler mümkünse hemen tahliye edilmeli' dercesine, eylemden eyleme iğrenç tutarsızlıklar sergiler olduk. Böylece mesela yedi solcuyu öldüren katillerin, yedi Mehmetçik öldüren katillerden daha tehlikeli sayılması gerektiğini neredeyse medyanın töresi, AB'ciliğin kuralı yaptık. Böylece mesela Ağca beş yıl değil de, on yıl yatsa mükemmel bir hukuk devleti haline gelecekmişiz gibi konuşur hale geldik. Oysa her temiz vicdan, maktulün ailesi bağışlamadıkça katilin salıverilmesine isyan etmeli değil midir? (Burada miktarı tartışmak bile İpekçi'ye ve ailesine haksızlık! Fakat her katil için böyle olmalı.) Bu rezil infaz kültürünün miladı da aslında adalet dünyamıza atılan atom bombası olarak 1974 Genel Affı'dır!
|