|
|
|
|
|
Hayatımın en şık film teklifini Çağan Irmak'tan aldım
|
|
Hümeyra "Babam ve Oğlum"un senaryosunu okurken hem gülmüş hem ağlamış. Çekimlerin yapıldığı dönemi ise keyifle anlatıyor: "Çağan sayesinde hepimiz muhteşem bir ortamdaydık".
-Babam ve Oğlum'un senaryosunu okuduğunuzda ilk hissettiğiniz duygu neydi? - Çağan Irmak çalışmalarını bildiğim, çok da beğendiğim bir yönetmendi. Bir gün telefonum çaldı. "Ben Çağan Irmak" dedi ve hemen konuya girdi, "Temmuz ayında ne yapmayı düşünüyorsunuz?" Avrupa Yakası'nın çekimleri bitince tatile gideceğimi söyledim. "Benimle film çekmek tatil gibidir" dedi. Aldığım en güzel tekliflerden biriydi. Bir film teklifi ancak böyle şık yapılabilir. Sonra görüştük, senaryoyu verdi. Nuran karakterini oynamamı istediğini söyledi. Senaryoyu okurken hem güldüm, hem ağladım. Uzun zamandır okuduğum en güzel senaryoydu. Ve kabul ettim. Çağan'a 'Eğer Nuran'ı benden başkası oynarsa çok kıskanırım' dedim. Sevgiyle başladı ilişkimiz. Son derece doğru enerji veren bir yönetmen. Bu çocuğun bir sihirbaz olduğuna inanıyorum. Olduğu mekanda tuhaf bir aurası var. Ne istediğini çok iyi biliyor. Bu bir aktör için çok önemlidir.
- Nuran karakterini senaryoyu okuduğunuzda çıkarmış mıydınız? - Okuduğum an Nuran'ın içindeki çılgınlığı çıkardım. Hüzünle kahkahanın birarada olduğunu gördüm. Çünkü bu benim hayatımda da vardır. En mutsuz olduğum anlarda olmadık bir hareket yaparım ve kendi kendime gülerim. Böyle büyük acılardan, büyük dramlardan sıyrılmak gibi bir hasletim var Allah'tan. Yoksa ya yakılmış ya da sinir hastası olmuştum, şu an huniyle dolaşırdım. O açıdan Nuran bildiğim bir kadındı. Ama Ege diyalektiğini bilmiyordum. Hiç traktör kullanmamıştım. Bunlara telaş ettim.
- İzleyici pek çok sahnede ağlıyor. Peki siz? Sonuçta bir profesyonelsiniz. Oyunla duyguların birbirine karıştığı anlar oldu mu? - Ben de çok ağladım, bittim. Çağan istediğini alıp "stop" diyordu ama ben stop edemiyordum. Ağlamaya başlayınca radyo gibi kapatamıyorsun ki. Sahne bitiyordu ama ağlamaya devam ediyordum. Yüzümü görmesinler diye de kendimi tarlalara atıyordum. Sonra alıştılar durumuma. 'Bırakalım ağlamaya doysun, sonra geri gelir' diyorlardı. (Gülüyor kahkahalarla.)
|
|
|
|
|
|
|
|
|