| |
Fırat'ın koyunları
Meclis kuşkusuz bayramdan sonra kuş gribi sorununa el koyacak... Bizce konu iktidar-muhalefet düellosu ötesine taşınmalı... Bir zamanlar Meclis araştırmasıyla Fırat'ta kaybolan koyunların bile hesabını veren devletin, bugün tel tel dökülmesinin nedenleri irdelenmeli..
Çin tüm dünyaya parmak ısırtan bir rekor daha kırdı: 2005'te dış ticaret fazlası 101.5 milyar dolara ulaştı. "Uyanan dev"in rakamları gerçekten baş döndürücü: Geçen yıl dış ticaret hacmi 14 trilyon 221 milyar doları geçti. Yani şilepler ve kargo uçakları Çin'de her gün 40 milyar dolarlık mal yükledi veya boşalttı. Uluslararası ajanslar Çin'in performansıyla ilgili haberden hemen sonra bir başka "rekor"u duyurdular: Türkiye'de kuş gribinin yayılma hızı. Çin'de 3 ayda 8 vaka saptandı, Kamboçya'da 4. Türkiye'de ise sadece bir haftada, hastalığın kronikleştiği bu iki ülkenin toplamından fazla hasta tedavi altına alındı. Dünya Sağlık Örgütü'ne bakılırsa, Türkiye bu gidişle geçen Temmuz'dan beri 16 olay kaydedilen Endonezya'yı da, 2003'ten bugüne 22 hasta saptanan Tayland'ı da geçecek. Hastalık şimdiden 81 ilin üçte birini (27 il) etkilediğine ve bir haftada en doğudaki Iğdır'dan en batıdaki İzmir'e ulaştığına göre, ne yazık ki, karamsar tahminlerin gerçekleşmesi olasılığı yüksek. Sistemin temellerinin çatırdamakta olduğu anlamına gelen bu tablonun ardında neler gizli? Herhalde Meclis tatil sonrası bu sorunun yanıtını arama ihtiyacını duyacak. Biz iç ve dış kaynakların açıklamalarından yola çıkarak, sürecin iki bölümde ele alınması gerektiği sonucuna vardık: 1- İlk kuş gribinin görüldüğü 4 Ekim ile ilk teşhisin açıklandığı 3 Ocak arasındaki dönem. 2- İnsanda kuş gribi virüsünün belirlendiği 3 Ocak'tan bu yana geçen süre.
Koruma yok, müdahale var İlk dönemi tek cümleyle özetlemek gerekirse, Türkiye koruyucu önlemler konusunda tam bir vurdumduymazlık, laçkalık sergiledi. Hem de Tarım Bakanlığı çok önceden, 5 Mayıs 2005 tarihinden itibaren valiliklere, ilgili derneklere peş peşe 7 genelge göndermesine rağmen. Semt pazarlarında hayvan ve yumurta satışının yasaklanmasından, açıkta kanatlı hayvan beslenmesinin önlenmesine kadar her türlü uyarıyı yapmasına rağmen. Neden genelgeler işe yaramadı? Yanıtını Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü Başkanı Bernard Valat veriyor: "Çünkü Türkiye'de kuş hastalıkları salgınında harekete geçirilebilecek alarm sistemi yok. Bize her şeyi bildirmemelerinin nedeni, bilgileri gizlemeleri değil, yeterince veriye sahip olmamaları." Bu değerlendirmenin tek anlamı var: Türkiye'de veterinerlik hizmetleri sistemi çökmüş durumda. Tüm kurumlarda olduğu gibi her iktidar, hatta her bakan değişikliğinde kadroların hallaç pamuğu gibi atılmasının sonucu mu? Mesleğin çekiciliğini yitirmesi mi? Devletin pas tutması mı? Yanıtı Meclis bulacak. İkinci döneme gelince; salgının yalnızca Türkiye'nin sorumluluğundan çıkıp dünyanın sorunu haline gelmesinin, yığınla uluslararası kuruluştan heyetlerin akın etmesinin de sayesinde mücadele daha eli-yüzü düzgün yürütülüyor. Ancak onda da hayvanlara yönelik önlemler sadece itlafla sınırlı. Bir de hastalığın ulaşmadığı bölgelerde "Hayvanları kümese alın" tavsiyeleriyle. Oysa uluslararası kuruluşlar, ısrarla yazdığımız gibi, itlafın tek başına çözüm olmadığını, mutlaka hayvan stokunun aşılanması gerektiğini vurguluyorlar. Çin 5.2 milyar kümes hayvanını aşılamaya başladı bile. Demirel, başbakanlığı döneminde sık sık Atatürk'ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un ünlü sözünü tekrarlardı: "Fırat'ta bir koyun kaybolsa, hesabı benden sorulur." Devlet gibi devleti anlatan bu sözün değerini şimdi daha iyi anlıyor, içerdiği güvenceyi çok ama çok arıyoruz.
|