2005 risklerin bastırıldığı, fırsatların öne çıktığı yıl
Kriz sonrası dönemde 2004 altın bir yıldı. Yüzde 9.9'a varan rekor büyüme, 34 yıllık aradan sonra enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesi ve AB'nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini başlatmaya karar vermesi, bu yıla rastladı. Geciktirilmiş tüketim ve yatırımların geleceğe yönelik umutla çakıştığı 2004, 1990'lardan başlayan 15-20 yıllık dönemin en parlak senesi olmaya aday. Geride bıraktığımız 2005 yılı ise bu doruk noktasından aşağıya doğru kaymakta olduğumuz ilk yıl. Risklerin bastırılıp fırsatların öne çıktığı, bereketli ve kârlı bir sene olarak geride kalıyor. Bu yılda büyüme hızı yüzde 5.5'ler dolayına indi ve geçen yılki büyümenin yarısında kaldı. Üstelik enflasyon da yerinde sayarken, patinaj yapmışken... 2004 sonunda enflasyon yüzde 9.3'ten yüzde 8'e düşmüş olacak. Ama bu aynı zamanda son beş yılda enflasyon hedeflerinin hep olumlu anlamda geçildiği yılların da sonu. Bir yerde enflasyon düşüşünde duraklama var.
Büyüme düştü, açık büyüdü Üstelik normal bir GSMH artışına veya büyümenin düşmesine rağmen cari açık büyüdü. 24 milyar dolar civarında gerçekleşeceğini sandığımız cari açıktan 7 milyar dolarlık petrol fiyatı artışı faturası çıkılsa bile, cari açık büyümüş. Bu da kurun düşmesinden dolayı ithal malların ucuzlamasından kaynaklandı. Dış açığımız büyüdü, cari açık tüm zamanların en yüksek noktasında. Ancak açıktan daha fazla sermaye girişi oldu. Ekim sonu itibariyle son bir yılda Türkiye'ye 36 milyar dolar girdi. Bu açığı finanse ettiğimiz gibi, arda kalan dövizi Merkez Bankası aldı ve rezervlerini güçlendirdi. Merkez Bankası'nın yıl sonuna doğru rezervi 50 milyar dolara vardı. 2005'te aldığı döviz miktarı 22 milyar doları buldu.
Sermaye girişi hızlandı 2005'te cari işlemler açığını fazlasıyla finanse etmekle kalmadık; finansman biçiminin de kalitesi arttı. Kısa vadeli sermayenin yerini giderek daha uzun vadeli ve kalıcı sermaye almaya başladı. 17 Aralık rüzgarının da etkisiyle Türkiye'ye doğrudan sermaye girişinde ve özelleştirmelerde tam bir patlama yaşandı. 24 milyar dolarlık bir hacme ulaşıldı. Ekonomi ve piyasalar beklentisiz kaldığında, cari açık endişeleri arttığında, büyük özelleştirmeler ve doğrudan sermaye girişleri doping etkisi yarattı. Cari açığa önlem alamadık ama finansman kalitesini yükselttik ve belli bölümünün finansmanını sermaye girişleri yoluyla garanti altına aldık. Bu da 2005'te bekleyişlerin bozulmasını önledi.
Tekstil yerine inşaat 2005 Türkiye'nin en büyük sektörünün, tekstil ve konfeksiyonun, hem düşük kurun olumsuz etkisini hem de Çin'in rekabetini olanca hızıyla ve ağırlığıyla yaşadığı bir yıldı. Yıla Çin mallarının serbest dolaşımıyla başladık. Yıl ortasına gelindiğinde bunun böyle devam edemeyeceği küresel düzeyde anlaşıldı. Serbestleşmeden 2008 yılına kadar vazgeçildi. Ama yılı bile bulmayan bu serbestleşme tekstil ve konfeksiyon sektörünün ihracatını ve bağlı olarak üretimini vurmaya yetti. En büyük sektörün üretimi yaklaşık yüzde 12 oranında düştü. Ekonominin en önemli lokomotifi devre dışı kalırken başka bir lokomotif sektör devreye girdi. Gayrimenkul ve inşaat. 2001 krizi sonrası başlayan iyileşme döneminin sonunda gayrimenkul tam bir patlama yaşıyor. Nitekim büyümenin beklenenden iyi çıkmasında inşaat sektörünün ciddi katkısı oldu. Böylece ekonominin lokomotifinin devre dışı kalmasını başka bir lokomotif sektörü devreye sokarak giderdik.
Para oluk oluk aktı Yıl içinde kırılma yaratabilecek olay Fransa'da AB Anayasası Referandumu'nun reddedilmesiydi. Ama bu olay da, küresel likidite bolluğunun yarattığı hareket içinde sindirildi gitti. 2005, dışarıdan Türkiye'ye paranın oluk oluk aktığı, sermaye girişinde, özelleştirmede rekorların yaşandığı ve risklerin üzerini örttüğü bir yıl olarak geride kalıyor. 2006 beklentilerini irdelemek yeni yıla kaldı. Yeni yılın da 2005 gibi uğur getirmesi dileğiyle.
Sonuç "Şükredecek bir şey bulamıyorsan kabahat senindir" Kızılderili Atasözü
|