|
|
|
|
Ölümünden beni sorumlu tuttular
Gazeteci Zülfikar Doğan'ın Güneş Gazetesi yazarı eşi Duransel Doğan: "Özgün'ün manevi annesiydim. Ablasıydım. Ama ölümünden beni sorumlu tutmaya çalışanlar oldu. Çok üzüldüm ve acı çektim. Bunları konuşmaktan bile rahatsızım".
- Eski karınız, yani Özgün'ün annesi yeterince bilgilendirilmediği için İstanbul'da morg morg dolaşarak oğlunu aramış. Cenazede tatsızlıklar yaşanmış. Doğru mu? - Z.D: Doğru değil. - D.D: Ben Özgün'ün manevi annesiydim. Arkadaşıydım. Çok iyi bir ilişkimiz vardı. Ama intiharından beni sorumlu tutmaya çalışanlar oldu. Varsın herkes beni kötü bilsin. Ben bunun da farkındayım. Almanya'da yürürken karşıma Türkiye'den biri çıkıyor ve intihara beni gerekçe gösteriyor. "Zülfikar Bey karını bıraktın, başkasıyla evlendin" diye. Üzülüyorum. - İlişkiniz, Zülfikar Bey boşanmadan mı başladı? Yanlış anlamayın, öyle olsa bile bu birini başkasının ölümünden sorumlu tutmak için bir gerekçe olamaz bana göre. - Z.D: Hayır, ben 2001'de boşandım. Biz 1,5 yıldır evliyiz. Birbirimizin çocukluk aşkıydık. Ama 30 yıl birbirimizi hiç görmedik. - D.D: Şu soruları size sorduranlar... Duymuşsunuz ki soruyorsunuz, görevinizi yapıyorsunuz ama ben esef duyuyorum. Nasıl olabilir böyle bir şey? Beni alın götürün, peki Özgün'ü geri getirebilecek misiniz? Biz de duyuyoruz bunları. Pek çok şeyi ben yaşadım, bana yaşattılar. En ağır kelimeleri duydum. O... lafını duydum, ama aldırmadım. Daha ağır bir şey olabilir mi? - Sizi niye böyle bir şeyle suçluyorlar? - D.D: Cenazede yanımda Ali Babacan, Abdülkadir Aksu var ve ben mezarlıkta itildim. Ben bunu bile önemsemedim. Birileri kurcalıyor. Neden biz kurcalamıyoruz, çünkü vicdanımız çok rahat. Neden Özgün'ün intiharını köşelerimizde yazabildik, çünkü vicdanımız çok rahat. Çünkü Özgün beni çok seviyordu. Ben de bir köşe yazarıyım. Herkes her şeyi söyleyebiliyor olsaydı, benim elimin altında bir yıldır bir gazete var. Bir tek kelime yazmadım. Niçin? Yazmadım çünkü anne yüreğidir. Kötüleyerek elime ne geçecek? Ben çok acı çektim. - Z.D: Duransel'i çok üzdüler. - D.D: Sessiz kalacağım. Çünkü Özgün'ü tren rayından ben aldım ve ona söz verdim. "Hiçbir polemiğe girmeyeceğim", dedim. - Zülfikar Bey, kızınız Nazlı'yı görebiliyor musunuz? - Z.Z: Bu çok hassas bir konu. Röportajda konuşmak istemem.
BİRLİKTE ROMAN YAZDILAR - Öyleyse, artık konuyu değiştiriyorum. Birlikte yazdığınız roman haftaya çıkıyor... Z.D: Evet. - Birlikte roman yazmaya kalkışmanız, yaratıcı mı yoksa saçma bir şey mi? - D.D: Beğenip beğenmemek insanların kişisel tercihi. Ama toplum değişik düşüncelerle her zaman ilerler, geri gitmez. Başkasında görmüş olsaydım, ilk ben kutlardım. - Ne zorunuz var da bir romanı iki kişi kişi yazıyorsunuz? Daha zor değil mi böylesi? Z.D: Biz oturup planlamadık ki böyle bir şeyi. Yemek yiyorduk. Ben peçeteye bir mısra yazdım, Duransel'e verdim, sonra o bir mısra yazdı. Ve birbirimizi tamamlayabildiğimizi gördük. - D.D: Ortak bir ruhumuz var bizim. İlk kez 2002'de fark ettik bunu. Biz böyle 7 roman tamamladık. 3'er ay arayla, art arda çıkacak bunlar. İlki haftaya çıkıyor.
KAYNAĞIMIZ AŞKIMIZ - Edebiyatın doğasına aykırı değil mi bu yaptığınız? - D.D: Bizce değil. Çünkü bunun bütün kaynağı aşk. - Kadınları siz, erkekleri siz mi yazıyorsunuz? - Z..D: Hayır, nereyi kimin yazdığı hiç önemli değil. Önce kurguyu belirliyoruz. İkimiz de bir şeyler yazıyoruz, sonra bunları birleştiriyoruz. Birinci bölümü sen, ikinciyi ben yazayım diye bir şey yok. - Nedir ilk romanınızın konusu? - Z.D: Adı "Selvihan". Psikolojik bir roman bu. İki yılda tamamladık. - D.D: Selvihan diye bir kadının seyahati bu roman. Selvihan'da ciddi bir şifre var ve insanlardan onu çözmelerini bekliyoruz. Çok da açık anlatmak istemiyorum çünkü okurun merakı kaybolabilir. - İki kişi roman yazılır mı diyeceklere, siz ne söyleyeceksiniz? - Z.D: İki kişi roman yazılmaz, yazılır gibi bir tartışma da çıkabilir. Edebiyatta böyle bir tartışma yaratırsak o da güzel bir şey. Ama biz biliyoruz ki, oluyor! Olur mu diyenlere yanıtımız bu. Biz bunu yaptık, başardık. - Uzun zamandır birlikte yazıyoruz" diyorsunuz. Siz artık tek tek kimliklerinizi kaybetmiş ve tek kişiye dönüşmüş olabilir misiniz? - Z.D: Kimlik paylaşılarak kaybolmaz, paylaşmamaktan kaybolur. - D.D: Biz iyiyi oynamıyoruz, gerçeği yaşıyoruz. Mesela dün akşam bir bardak kırıldı. Basit bir olay gibi gelir, ama ben baktım yaklaşımlarımıza. "Sen kırdın, ben kırdım mı", diyoruz, başka bir şey mi yapıyoruz. Baktım ikimiz de sadece onu temizlemek için güç sarf ediyoruz. Aramızdaki ilişki böyle bizim. - Romanı bile birlikte yazıyor, hatta "Seller" diye ortak bir isim kullanıyorsunuz. Bülent - Rahşan Ecevit çiftine dönüşmekten korkmuyor musunuz siz? - D.D: Hiç kendimizi bağdaştırdığımız bir aşk değil bu. Biz illa beraber olacağız, diye bir şey yok. Her şeyi birlikte yapmıyoruz yoksa. Kendimize ait yaşam alanlarımız da var. Yapışık değiliz, sadece aşığız.
|
|
|
|
|
|
|
|
|