kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Pozitif düşünce Pollyannacılık oynamak değil
Pozitif düşünce Pollyannacılık oynamak değil

Gerçekleri olduğundan daha pozitif gösterip kendini kandırmaya çalışmak marifet değil. Hayatı olduğu gibi görüp kabul etmek ve ona adapte olabilmek önemli.

Türkiye'de pozitif düşüncenin yanlış aktarıldığının ya da yanlış algılandığının farkındayım. Burada geçtiğimiz yaz bir televizyon programı çekimi sırasında, tanınmış bir televizyon sanatçısından aldığım tepkiyi yazmak istiyorum. Kürşat Başar'ın Kanaltürk'teki akşam yemeği programını çekiyorduk. Programda altı konuk vardı. Bu konuklar arasında benimle beraber Uzman diyetisyen Ender Saraç ve sanatçı Gülben Ergen de vardı. Yemekte konu doğal olarak stresle başa çıkabilme, pozitif düşünceye geldi. Ender Saraç'ın zaten bu konuya ilgisi malum, Gülben Ergen de gerçekten beni şaşırtan ve de memnun eden bir içtenlikle insanın kendini tanıması ile ilgili çok hoş bir konuşma yaptı. Ancak tiyatrocu/oyuncu hanım uzun bir sessizlikten sonra Kürşat Bey'e bu konu hakkında kendisinin ne düşündüğünü sordu ve birden bire atağa kalktı "Sizin bu yaptığınız boş konuşma. Bu dünyada açlık, sefalet, terör alıp yürümüşken etrafı huzur içinde, hiçbir problem yokmuş gibi görmek bana göre değil!" dedi... Ben de yanlış anlaşılmayı istemediğimden "Kitabımı okumaya fırsatı olanlar vermek istediğimin Pollyannacılık olmadığını anlayabilirler" dedim uygun bir dille. (Sonra seyrederken farkettim, bu ufak gerginlik anı programdan çıkartılmış) Çekim sonrası, ben kendisine televizyonda çok tutulan rolü için iltifat etmeyi seçerken, negatifliğini devam ettirmesi üzerine o ortamda bulunmaktan vazgeçip, bu gerginlikten haberi olmayan diğer konuklarla çabucak vedalaşıp kanaldan ayrıldım. Bugüne kadar benimle yapılan röportajlarda, benim yoga ögretmenliğimin "pozitif düşünce ve huzur yaymak" damgası olarak görülmesinden ben de rahatsız oluyorum. Çünkü çok kişi (televizyon sanatçısı hanım gibi) ön yargılı hareket ederek maalesef bu hatayı yapıyor. Benim böyle bir şeyi vaad etmem mümkün değil. (Vaad edenlerden de kaçın!) Ancak saçma olan pozitif düşünce değil, bizlerin kendimizi pozitif düşünmeye zorluyor olmamız. Türkiye'deki okur ve izleyicilerimden bugüne kadar binlerce mail aldım ve çoğunda benzer soruyu buldum... "Hayata karşı tavrımı değiştirmem gerektiğini biliyorum, ancak kendimi pozitif düşünmeye telkin edemiyorum..." Amaç, gerçekleri olduğundan farklı gösterip kendini olayları pozitif görmeye kandırmak değil. Hayatın gerçeklerini olduğu gibi görüp kabul etmek ve adapte olabilmeyi öğrenmek. Mevsim değişiyor, ağaçların yaprakları soluyor, dökülüyor, gökyüzü kapkara bulutlarla kaplanıyor, sonra her şey yine değişiyor.

Problem negatif tepkide
Hayatımıza şöyle bir dışarıdan bakarsak sürekli değişim ve iniş çıkışlarla dolu olduğunu görüyoruz ve biz ne kadar kontrol etmeye çalışsak da değişim kendiliğinden oluşuyor. Bu değişime karşı koyamayacağımızı kabul edip adapte olabilmek önemli. Stres faktörünü değiştirmemize imkan yok. Stresi yenmek diye de bir şey yok. Karşı koyup, savaş verdiğiniz anda yine kendinize baskı yapıyorsunuz, yine gerginleşiyorsunuz. Hem ruhsal hem fiziksel açıdan. Bunu kabul ettiğiniz anda bir kere problemlerin yüzde 50'si ortadan kalkıyor. Bizi rahatsız eden bir duruma karşı sinirlenmekte veya endişelenmekte bir sorun yok. Problem olan negatif düşüncemize gösterdiğimiz, hem kendimize hem de çevremize zarar veren tepkilerimiz. Ya da aldığımız tehditten daha yoğun tepki göstermemiz. Evet! Terör, doğal felaketler, dünyanın çok yerindeki açlık, maalesef bu dünyanın acı gerçekleri ama çoğumuzun duygusal açıdan kontrolden çıkmamızın sebebi değiller. Saldırganlığımızın, negatifligimizin ve de toleranssız oluşumuzun nedeni ön yargılarımız ve negatif iç diyaloğumuzla kendi kendimize yaptığımız baskıların sonucu. Çoğumuzun yüzde 80-90 düşünce içeriğinin negatif olduğunu biliyor muydunuz? Çoğu zaman daha elimizde geçerli bir sebep olmadan bile düşünce şeklimizle kendi kendimize stres yaratıyoruz. Önemli olan bunu farkedip kendimize zarar vermeyi engelleyecek çözumler bulmak. O zaman dünyanın stresine karşı da eleştirici bir yaklaşım içine girip enerjimizi düşüreceğimize, bir şeyler yapmak için adım atma şansımız ortaya çıkar. Yani negatif kritik ile yaklaşıp hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine; pozitif yaratıcılıkla yaklaşıp en azından şikayet ettiğin ortamın, o alçak enerjinin bir parçası olmamak önemli... Bütün bunları yazdıktan sonra, "Bardağın yarısıını dolu mu görmeli, yoksa boş mu?" sorusuna cevap, elbetteki dolu... İncir çekirdeğini doldurmayacak konularda hayatı kendilerine zehir edenler, kendileri ile ilişkilerini tekrar gözden geçirmeliler. Çok erken yaşlanmadan veya çok geç olmadan.. Benim felsefem "pozitif düşünce" değil, "açık düşünce". Şartlanmış, alışkanlık haline gelen negatif düşünce ve inanış şekilimizden sıyrılıp insanı geliştiren, paylaştıran düşünce ve kalp açıklığı.

Bizi rahatsız eden bir duruma sinirlenmekte sorun yok. Sorun olan, hem kendimize hem de çevremize zarar veren negatif tepkilerimiz

Elvan Demirkan

DİĞER İYİ YAŞA HABERLERİ
 Çocuk da yaparım iç çamaşırı defilesine de çıkarım
 Kendiniz için yaşayın
 800 bin kadına üreme sağlığını öğrettiler
 'Seks yapmak her yaşta güzeldir'
 Ağrınızı kontrol edebilirsiniz
 Kendinize yaptığınız baskıdan hemen kurtulun
 Tabletle gelen güzellik
 Kendine on dakika ver
 Kanser tanısında yeni uygulama
 Enerjinizi doğru kullanmayı biliyor musunuz?
 Karadağlı Michael Madsen'dan bile kötü!
 60'lı yılların kadını geliyor
 Hip-Hop'çıdan koleksiyon
 Modern, enerjik ve feminen
 Sağlığa en yararlı tişörtler
 Bu botlarla kışı seveceksiniz
 Yüz nakline gerek kalmadı
 18. yüzyılda Mantık 19.'da Aşk vardı, şimdi Seks ön planda
 40 yaş gerçekleri
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
  » İyi Yaşa
Galatasaray Fenerbahçe'yi yenerse Denizim de gözlerini açar diye inandım ama Galatasaray gibi Denizim de yenildi
Galatasaray Fenerbahçe'yi yenerse Denizim de gözlerini açar diye inandım ama Galatasaray gibi Denizim de yenildi
16 yaşındaki oğulları Deniz'i geçtiğimiz günlerde beyin kanserinden...
Ferhan Şensoy'dan ilk erotik roman
Ferhan Şensoy'dan ilk erotik roman
Ferhan Şensoy ilk defa erotik bir roman yazdı. Kitabın tek özelliği...
Nazi kamplarındaki Türkler
23 Ocak'ta TRT-2'de yayınlanacak belgesel Nazilerin Sovyetler...
Çoktan susmuş sesin dinmeyen yankısı
Paul McCartney şu sıralar yine gündemde. 'Chaos and Creation in the...
İdeolojinin keskin kılıcı bilimin ışığını söndürdü
Rektör Yücel Aşkın'ın başlattığı Van yöresine ait Norduz koyun ve keçisinin yok...
Rejans'ın mutfak sırları kitap oldu
İstanbul'un en eski Rus restoranı tarihi ve yemekleriyle kitap haline geldi.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.