Çocuğu vurmayan dizini döver!
Aslında vicdanın güzergâhını, hattını çizmek çok zor olmasa gerek. Lakin, beceremeyiz. Misal; 9 Ekim'de İdil'de polis Hakan Açıl'ı kaçıranlara da, 70 gündür bu kayıp "insan"ı pek hatırlamayan hafızalarımıza da lanet olsun. Müsaadenizle, olabilir mi! Misal; bir cezaevi "ayaklanması"nda zaten "içeride kıstırılmış" 30 "insan"ı, pekala başka yollar mümkünken kolayından katleden "operasyonlar"a da, o gün bu devlet şiddetine amigoluk yaparken bugün "demokrat" kıyafetlerle bile o ölümlerin manasını 5 yıldır açıklayamamış gazeteciliğimize de, adalet zihniyetimize de lanet olsun. Müsaadenizle, olabilir mi! Misal; 12 yaşında bir "çocuk"un 13 kurşunla öldürülmesine "terörist" gerekçeler arayan kafamıza da, bunu hukuk zanneden takıntılarımıza da öyle olsun. Müsaadenizle, olabilir mi!
Olmaz. Çoğunuz müsaade etmez. Çoğumuz; seçerek, ayırarak, kayırarak lanetleriz. Kimimiz polisi kaçıranı, kimimiz çocuğu vuranı lanetleyemez. "İnsan"ı ayırırız, "çocuk"u da öyle; adaleti, hukuku, vicdanı hep öyle. Ve öyle olduğu için, misal; Bazı polislerin "operasyon"da, 9 mermiyi sırtından yiyen babasının yanında bir çocuğu 13 kurşunla öldürmelerinin "gerekçesi" olarak, bir "savunma" diye, en nihayetinde şu dahi söylenebilir: "Bu olay olmasaydı, kim bilir kimlerin canına kıyacaktı." Yanlış anlamayın: "Bu olay" denen, bir çocuğun 13 kurşunla öldürülmesidir. İnsanoğlunun, yani kimisinin, kimimizin vicdan, akıl ve adalet hudutları öyle tahditlidir ki, bir çocuğun öldürülmesini haklı göstermek üzere, adeta... "Kuduz olması muhtemel köpekler"in... "Grip yayması muhtemel kuşların, tavuklar"ın... "Delirmesi muhtemel danalar"ın... Ne fark eder ki, "bir gün terörist olması muhtemel ve o zaman kim bilir kimleri öldürmesi de muhtemel çocuklar"ın itlafını önermekte... Pardon... Hepimize, biz namuslu, endişeli, hayatı ve hayatını seven, terörden, terörizmden nefret eden, milli duyguları, birlik ve bütünlük ve beraberlik nutukları çok olan herkese büyük "teselli" vermektedir. İşte, "muhtemel bir katil terörist" daha büyümeden, daha ilk mektep sıralarındayken, dağa filan çıkmadan, kimseye kurşun sıkmadan, kimliğini azdırmadan, diplomasına kavuşmadan, hatta karnesini dahi almadan yok edilmiştir. Bize, değil mi ki meydanlarda koşturmakta, çoğunluğu milli marş okurken dahi kimileri bayrak hırpalamakta, bağırmakta, çağırmakta, evet bazen mitinglerde önlere sürülmekte... "Kimi çocuklar"ın, adını koyalım, "Kürt çocuklar"ın, "çocuktan başka bir şey", birer müstakbel terörist, muhtemel katil olarak, bilerek yahut kazayla öldürülmesinin "normal" bir şey olduğu anlatılmaktadır. Nazi temizliklerinde "Yahudi çocukların, özürlü çocuklar"ın; İsrail işgali altında Filistinli çocukların başına geleni telkin etmektedir. Bizden... Tüm çocuklar için, onların kötü olmaması ve kötülüklere maruz kalmaması için büyüyebilecek vicdanımızın menzilini daraltmamızı... Mayına kurban asker, polis çocuğuyla resmi yaylım ateşe kurban Kızıltepeli çocuk arasında ayrım yapmamızı... Kimi çocukları oradan kovmamızı, kimimizin asker, polis çocuğunu, kimimizin Kürt çocuğu kalbimize buyur etmemesini isterler. Ve, şu lanet dünyada, şu lanet iki yüzlü adalet çöllerinde, en kolay uyulan buyruklardan biri budur. Sinsi bir şekilde, bu ayrımı yapar; her ölü çocuğu ayrı ayrı sepetlere koyup kimini vicdanımıza taşır, kimini lanet leş kargalıklarına terk ederiz. "Adil"in "l"si hep düşüverir; gerisi üstümüze yapışır!
|