IMF'den kaçan kaçana
Önce Brezilya, sonra da Arjantin IMF'ye olan borçlarını vadesinden önce geri ödeyeceklerini açıkladılar. Brezilya 15,5 milyar dolar, Arjantin ise 9,8 milyar doları bir an önce ödeyip IMF'den kurtulmaya çalışıyorlar. Bu kararın altında politik nedenlerin yatıyor. İki ülkede de yaklaşan seçimler, Brezilya devlet başkanı Lula ile Arjantin devlet başkanı Kirchner'i bu kararı almaya zorladı. Latin Amerika'da esmeye başlayan "sol rüzgarlar" ve halkın IMF'ye beslediği dostane olmayan hisler, bu iki devlet başkanının seçmenlerine selam vermek zorunluluğu ile birleşti.
Karar politik Lula, Brezilya'da iktidara gelmeden önce, seçim kampanyalarında IMF'i acı bir biçimde eleştiriyordu. Bu ona önemli sayıda oy sağladı. Ancak, seçimi kazanıp iktidarı ele alınca, IMF politikalarına uygun yönde uygulamalara girişti. Dolayısıyla da eleştiri okları kendisine döndü. Günler geçtikçe popülaritesi düşmeye başladı. Seçmenleri kendisine sırt çevirdiler. Lula, bunlara iki buçuk yıl tahammül etti. Seçimler yaklaşmaya başlayınca, önce bu yılın mayıs ayında IMF ile süresi biten standby anlaşmasını uzatmadı. El sıkışıp ayrıldı. Sonra da "bana verdiğiniz borçları geri veriyorum" diye IMF'ye bir hamle daha yaptı. Mesajı seçmenine dönüktü. Arjantin'de ise en zor günlerde göreve gelen Kirchner, IMF'ye yüz vermedi. Krizin derinleşmesinin sorumlusunun IMF olduğuna inanıyordu. Kendi politikalarını uyguladı. "IMF'nin baskılarına rağmen piyasaya olan borçların tamamını ödemeyeceğim" diye diretti. "Başarılı olamaz" denilen Kirchner, piyasaya olan borçlarının büyük çoğunluğunu anlaşma yaparak sildi. Ekonomik göstergeleri iyileştirdi. Bu başarıları IMF ile paylaşmak istemedi.
Seçimler yaklaşıyor IMF'nin ısrarcı olduğu ekonomik programı şekillendirmede son sözü söyleme alışkanlığı, yüksek oranlı faiz dış fazla ve öngörülen şartlarından bazılarının parlemento kararlarına kadar uzanması gibi konular da, Brezilya ve Arjantin'i rahatsız eden hususlardı. IMF anlaşması olmadan, IMF programlarına benzer uygulamaları kendi karalarıyla düzenleyip sonuç almaları da seçmenlerinin hoşuna gitti. Öte yandan, son zamanlarda Latin Amerika'da sol eğilimli adaylar sırayla seçimleri kazanmaya başladılar. Venezüela'da Chaves, Bolivya'da Morales sol fikirler taşıyan ve IMF politikalarını eleştiren kişilerdi. Seçimlerde başarı sağladılar. Lula ve Kirchner de sol görüşleri ile tanınan ve fakat sonradan IMF ile yakınlaşan liderlerdi. Şimdi yerlerini alıyorlar. 2006'daki seçimlere hazırlanıyorlar. Bu açıdan konuya yaklaştığımızda, "Türkiye de bu kervana katılır mı" sorusuna yanıtı "hayır" şeklinde vermek gerekiyor. İktidar partisinin ne sol ne de IMF karşıtı bir söylemi var. Seçmenler büyük çoğunluğu IMF politikalarına karşı değil. İş çevreleri ilişkinin devamını istiyor. Bizde seçime iki yıl daha var. Bu noktalar, hayır yanıtının gerekçesini açıkça ortaya koyuyor. Latin Amerika'da seçimlerden sonra ne olur konusu ise ayrı bir tartışma noktası. IMF'nin borcunu geri vermekle iş bitmiyor. Popülist politikaların mucidi olan bu ülkelerde, makroekonomik politikaların uygulamasında disiplin kaybedilirse, sonlarının çok değişik olacağı tahmin etmek zor değil.
|