| |
|
|
Erdoğan'ın makyajını karşıtları yapıyor artık
Yaşadığımız çağın bir adı da "Cilalı İmaj Devri" değil mi? İnsanlık "Yontma Taş Devri" ile tarihte yolculuğa çıktı. Sonra yonttuğu taşı cilalayıp, olayı birkaç bin yıl daha ileriye taşıdı. Bugünün Bilgi ve İletişim Çağı'nda ise, medyatik toplumlarda imajlar cilalanıyor. Bu çağın egemenleri siyasi iktidar sahipleri. Başkanlık sistemlerinde başkanlar, başbakanlık sistemlerinde başbakanlar, toplumların gündemini belirliyor. Gazetelerde, televizyonlarda, internet haber sitelerinde onların aldığı kararlar, onların fotoğraflarıyla öncelikli yeri alıyor. Siyasi iktidarın sahipleri, kendi imajlarını cilalama imkânına da sahip. 28 Şubat post modern darbesi sürecinde İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan alınıp, Siirt'te şiir okudu diye Trakya'da cezaevine atılan Tayyip Erdoğan'ın serüvenini düşünün. Şimdi onun imajında "Enflasyonu düşüren Başbakan", "Türkiye'yi AB'nin eşiğine getiren Başbakan", "Ülkesinin değerini dış dünyaya kabul ettiren Başbakan" benzeri cilalar var. Daha doğrusu çok yakın düne kadar bu cilalar vardı. Bugün ise "Gereksiz polemiklerle gündemi elinden kaçıran Başbakan", "Sanki muhalefetteymiş gibi siyasi ortamı germeye çalışan Başbakan" benzeri cilalar sürülmeye başlandı Erdoğan'ın imajına. AK Parti'ye oy vermeyen kesimlerin de heyecanlandığı AB üyelik süreci, nedense artık gündemde değil. Sanki AB'ye Türkiye değil de sadece Müzakere'den Sorumlu Ali Babacan girecekmiş gibi, genel bir umursamazlık havası var. Yazar Orhan Pamuk'un kargaşa içinde yargılanması, Rektör Yücel Aşkın'ın tutukluluk halinin devamı, Erdoğan'ın sanki ilgi alanında değil. Kısa süre önce "Kürt Sorunu" üzerine "Aydınlar"la tartışıp diyaloga giren Erdoğan, sanki bunu unutturmak istermiş gibi, AK Parti'nin içki yasağı tartışmalarının odağında bulunmasına adeta göz yumuyor. Oysa Türkiye'nin gerçek gündemini kamuoyuna hatırlatabilecek, o kadar çok konu başlığı var ki Başbakan Erdoğan'ın masasında. Örneğin AB yolunda atılması gereken ve müzakereler başlamadan önce çözümlenmesi gereken "Gümrük Birliği çerçevesinde, hava ve deniz limanlarımızın Kıbrıs malı taşıyan Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına açılması" benzeri sorunlar var. Bunun gibi hala Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması sorunu ele alınamadı. Geçenlerde yine yazmıştım. Türkiye sorunları çözmek için zamanı hızlandırmak yerine zamanı yavaşlatıp uzatarak, geçmişten bugüne taşıdı krizlerini.Örneğin Turgut Özal olmasaydı 1930'da girilen korumacı ekonomi modeli ve katı kambiyo rejimi belki hala sürecek değil miydi? AK Parti'nin tek başına iktidar olması ile Erdoğan, kilitli bekleyen sorunlara cesaretli yaklaştı. Ama şimdi sanki o da, zamanı yavaşlatıp çözümleri ertelemeyi seçmiş gibi duruyor. Bu durumda da HükümetYÖK çekişmesi gündeme egemen oluyor mesela. Bir Mortgage sistemi ile konut ve emlak sektörüne ve bunların beraberinde inşaata ilişik yüzlerce sektöre 4050 milyar dolarlık kaynak girecek. Bu hem piyasanın canlanması, hem işsizliğin azalması demek. Sadece bu konu bile Erdoğan'ın imajına yeni cilalar ekleyebilir. Ne var ki, o şimdi makyajını karşıtlarına teslim etmiş durumda. Gündemi elinden kaçırdığı yetmezmiş gibi, kendi dışında oluşan gündemin kıvılcımlarına benzin döküyor. Şimdi "Aydınlar"ın karşısında diyaloga giren Erdoğan yerine, Şişli Adliyesi önündeki kalabalık var. Bu durumu anlayan beri gelsin.
|