Bak sevgili Bedri!..
Bedri Baykam aradı... "Ben" dedi, " Orhan Pamuk'un yargılanması ve mahkum olmasını istemiyorum.. Bunun Türkiye'nin imajına daha fazla zarar vereceğini aylardır söylüyorum... "Misyoner Çocukları" başlıklı pankart altında ben yoktum... Televizyonlarda görüntüler arka arkaya montajlanınca ben de o pankartın altındaymışım gibi algılanıyor..." Şimdi Bedri'ye söyleyeceklerim var... Kızıma söylerken, gelinim de duysun istiyorum... Dünyanın her yanında mahkeme önündeki gösteriler ne olarak algılanır sevgili Bedri?.. Ya protesto... Ya da destek... Öyle değil mi?.. Zaten sen de esasen Orhan Pamuk'u protesto etmek için orada değil misin... Protesto etmek bir insan hakkıdır... Sonuna kadar saygı duyarım... İsteyen gider istediğini söyler, mahkum mu edecek ahkam mı kesecek ne isterse yapar...
Ama herhalde, boğazını sıkarak değil... Herhalde yumurta fırlatarak değil... Herhalde beğenmediğin herkese "bilmem ne çocuğu" der gibi misyoner çocuğu diyerek değil... Bunları "ben yapmadım" diyorsun... O zaman orada bulunma... Orada öyle şeyler olacağını, işlerin rayından çıkacağını sen de daha oraya gitmeden bilmektesin... Senin ve Altemur Bey'in diğer gösterecilerden bir farkı var Bedri... Siz zaten gazeteci-yazarsınız... Siz zaten görüşlerinizini, düşüncelerinizi, gazetede, dergide, olmadı internet sitesinde söyler, dinletirsiniz... Sizin zaten kamuoyunda bilinen bir adınız, sanınız, dinleyicileriniz var... Ama oraya o göstericilerin arasına gittiniz mi, herkes sizi o göstericilerden biri sanır... Sen de zaten o göstericilerden biri sanılmayı arzuladın oraya giderken Bedri... Bunu bilmeyecek kadar saf değilsin... Sonra olaylar çığrından çıkınca, ben böyle istememiştim diyorsun... Böyle istememiş olabilirsin... Ama böyle istememek başka, böyle davranmamak başka...
Dün CNN International'ı, BBC'yi ve diğerlerini izledin mi?.. Bütün dünyaya geçilen görüntüleri gördün mü?.. Bir sürü adam, gözlüklü bir adamın çevresini sarmış, bağırıyor, çağırıyor, itekliyor, yumurta atıyor, "bilmem ne çocuğu" diye pankart açıyor... Bu görüntülerin bir yerinde de sen varsın Bedri?.. Yazar ve çizer olarak... Atatürkçü bir aydın olarak... Dünyaya geçilen, dünyanın kafasına yazılan, beynine işlenen bu görüntülerin Atatürk'ün yaratmak istediği Türkiye'yle uzaktan yakından bir ilgisi var mı Bedri?.. Atatürk Salman Rüştü'ye ölüm fetvası çıkartan İran mı yapmak istemişti, Türkiye'yi?.. Bir sürü adamın yazar boğazlamaya çalıştığı bir ülke haline getirmek için mi bunca devrimi yapmış, frağını giyip, muassır medeniyetleri göstermişti?.. Atatürk'ün Türkiye'sini bu görüntülerle tüm dünyaya rezil etmek hakkına kim sahip oluyor bana söyler misin?..
Geri kalmışlıkla gelişmişlik arasındaki fark siyasi linçlerle şekillenir Bedri... Pakistan'a bak... Arka arkaya kaç Başbakan'ın öldürüldüğünü, hapislerde çürütüldüğünü hatırla... Hindistan'a bak... Gandi'yi hatırla... İran'a bak... Salman Rüştü'yü ve ona gelene kadar, habire suikaste kurban gidenleri bir anımsa... Türkiye'yi hatırla... Adnan Menderes'lerin, idamını anımsa.. Deniz Gezmiş'lerin asıldıkları günü unutma... Tüm bu linçlerde, çevredekilerin ellerine ne geçirdilerse, kurbana fırlattıklarını, onu lime lime edip linç etmeye çalıştıklarını aklından çıkarma... Geri kalmışlıkla gelişmişlik arasındaki fark siyasi linçlerle şekillenir Bedri... Madem bu lince karşısın... O zaman o resmin içinde yer alma Bedri!..
|