AB süreci sendromu
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Doğan Cansızlar, iş başına geldiği ilk günden bu yana "şeffaflık, piyasa katılımcılığı ve hesap verilebilirlik" adına önemli işlere imza attı. Her yıl Abant'ta düzenlenen ve geleneksel hale gelen arama konferansları, "bürokrat-piyasa-siyasetçi" buluşmasına ev sahipliği yaptı. Cansızlar, görev süresini 2006 yılı sonbaharında tamamlayacak. Ancak bugün gelinen noktada Başkan'ın, "kurumsal özerklik" kaygısını yüksek sesle dillendirmesi manidar. Türkiye'nin idari ve mali açıdan ilk özerk kuruluşu olan SPK'nın, aradan geçen 20 yılı aşkın sürenin sonunda boğazının sıkıldığını hissetmesi gidişat açısından tehlikeli. Gündem, "AB'ye uyum" olmasına rağmen, "özerkliğin korunması, tasarruf genelgelerinden ve harcırah uygulamalarından muafiyet" gibi taleplerin öncelik kazanması ise bürokrasinin kafasının karışık olduğuna işaret ediyor. İMKB'nin tasarruf tedbirleri kapsamına girmesi nedeniyle yakın arkadaşı Osman Birsen'le bile karşı karşıya gelmeyi göze alan Cansızlar, herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesinden yana.
Babacan'ın AB dersi Abant zirvesi öncesi görüşme fırsatı bulduğumuz Başmüzakereci Ali Babacan ise kurumların AB hazırlıklarından genel olarak memnun. Kendisine yöneltilen "Bu işleri böyle götüremez" eleştirilerine yanıtı da var: "AB ile tarama çalışmaları 4 fasılda tamamlandı. Gelecek hafta 2 faslı tamamlayacağız. Tarımda da bizim sunuş aldığımız ilk aşama sonuçlanacak. Şu ana kadar her şey saat gibi çalıştı. AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn ile görüştüm. Aksama yok. Tüm kurumlarda ciddi heyecan var. Adeta yarış başladı. Sürecin daha çok içinde olmak istiyorlar. Bu da bizi sevindiriyor. Müzakere heyetiyle ilgili eleştirileri dinliyorum. Ama tamamını reddediyorum. Bunlar sanal eleştiriler. Çoğu kimse sağdan soldan duyduklarıyla yazıp çiziyor. Bazı kurumlar, AB konusunun kendi tekelinde olmasını istiyordu. Bu, 'hassas, nitelikli iş' gibi beklentiler vardı. Beklentiler karşılanmayınca, ellerinden bir şey kaçıyor psikolojisiyle bu kurumlardan sübjektif haberler yayılıyor. Bir noktaya bakalım, 6 faslı bitirmiş miyiz? Evet. Pırıl pırıl bir çalışma ortaya çıkmış mı? Yine evet."
Kimleri ima etti? Babacan, "Bazı çevrelerden üç yıldır aynı şeyleri dinliyoruz" diye devam ettiği konuşmasında şu tezi ortaya attı: "Karamsarların bir kısmı gerçekten hesap yaparak, inandığı doğruları söylüyor. Büyük bir kısmı ise olaya ideolojik yaklaşıyor. 'Bunlar siyaseti AB'ye, ekonomiyi IMF'ye bağladı' diyor. Hatta daha ileri giden, 'Başarı şans eseri oldu. Dış denge yardım etti' diyenler de var. Bunları ideolojik buluyorum. İddialarının yanlış olduğunu görmeleri için, 3 sene yetmediyse 4'üncü senede, yetmezse 5'inci senede görecekler. Bu da yetmezse, AKP'nin ikinci döneminde görecekler. En ufak endişemiz yok." Babacan, "Büyümenin sınırına gelindi, cari açık yüzünden kriz patlayabilir" havasını yayanlara da bir çift laf etti: "Hazine borçlanma faizlerini, kuru, piyasa belirliyor. Piyasalarda oluşabilecek dalgalanmaları hemen bir zorluğa yolaçacak diye yorumlamak yanlış. Apayrı, eskisiyle kıyaslanmayacak bir ortamdayız. Halk bunu anlıyor. Felaket tellalları kredibilite kaybediyor." İyileşme neden hissedilmiyor? "Bazıları ekonomi düzeliyor diye hemen hayat standardının yükselmesini istiyor" diyen Babacan, geniş toplum kesimlerine şu mesajı verdi: "Türkiye, kişi başına milli geliri 5 bin dolara yükselen bir ülke. Buna göre yaşayacak. Milli gelir 30 bin dolar olunca öyle yaşayacak. Çalışmadan ekmek yok. Daha çok üreteceğiz, milli geliri büyüteceğiz. Pastanın dağılımını iyileştireceğiz. 'Ekonomik program halka yansımadı' diye ısrar edenler belki farklı, hayali beklentiler içindeydi. Bu olmamış olabilir."
|