Şam'ın inadı
Lübnan basınının gözdesi EnNahar, ikinci kurbanını verdi. Suriye rejiminin Hariri cinayetindeki rolünün altını bir kez daha çizen ve rejimin soruşturmayı yokuşa sürmek için hangi yollara başvurduğunu anlatan Mehlis raporunun açıklanmasından birkaç saat önce gazetenin yayıncısı ve başyazarı Cibran Tueyni öldürüldü . Daha önce de gazetenin radikal yazarlarından, Lübnan iç savaşıyla ilgili başvuru kaynağı sayılan bir kitap yazmış Samir Kesir öldürülmüştü. Her iki cinayetin de Suriye tarafından planlandığı, soruşturma sonuçlanamıyor olsa da genel vicdani kanı. Bu gazetecilerin ve En-Nahar'ın özelliği Lübnan'ın Suriye tahakkümünden kurtulması için mücadele etmeleriydi. Bu düşüncelerini ve tavırlarını da olabilecek en açık ve sert dille yazıyorlardı. Cibran'ın babası, En-Nahar'ın efsanevi yayıncısı Hasan Tueyni'ye açık bir mektup yazan Arap dünyasının şair-i azamı Suriyeli Adonis, yaşananı "ruhun ve direncin yıkılışına tanıklık ediyoruz " diye tanımlıyordu. Katillerin bir "korku mabedi" yaratmak istediklerini yazıyordu.
Hizbullah'ta tavır değişikliği Şam'daki rejimin Lübnan'da bir korku krallığı yaratarak kendisine yönelik muhalefeti sindirmek, bağımsızığını asla kabul etmediği bu ülkeyi yeniden tahakkümüne almak istediği meçhul değil. Önde gelen siyasetçilerin, yargı mekanizmasının pısmış suskunluğuna bakıldığında başarısız olduğu da söylenemez. 1980'lerin sonunda Suriye ile savaşmış ve ülkesine ancak dönebilmiş Mişel Aun sesini çıkaramadı. Bir zamanlar Hariri ile kader ortaklığı etmiş, bir efsane sayılan kendi babası da Suriye rejimince öldürülmüş olan Velid Canbolat ise "Suriye rejimi gitmelidir" diyerek yeniden açık ve cesur bir tavır aldı. Lübnan'da herkes Suriye'yi suçlamıyor. Kendi siyasi geleceğini çok farklı hesaplarla Suriye rejimine bağlamış olan Şiiler'in en güçlü temsilcisi Hizbullah, genel duruşa aykırı bir tavır sergiliyor. Ancak Hizbullah'ın pozisyonunda da bir değişiklik gözlemlemek mümkün. Daha önceleri Lübnan'daki cinayetlerin faillerinin açığa çıkarılması için bir uluslararası mahkeme fikrine karşı çıkan Şiiler'in militan örgütü, giderek bu konuda tarafsız kalmaya başlıyor.
Lübnan mahkemesine verebilir Eğer tahmin edildiği gibi Suriye rejimi bu son cinayetin de sorumlusuysa, Şam'daki oligarşinin gerçekle bağını kopardığına hükmetmek gerekecek. Suriye'nin Lübnanlılar'ı öldürerek, şahitleri tehdit yoluyla sözlerini geri almaya zorlayarak ya da bazı tanıkları Şam'a kaçırarak Mehlis raporunda ortaya konan kanıtlarla başa çıkması mümkün değil. Dahası Arap dünyasında olduğu gibi Güvenlik Konseyi'nde de Suriye'nin ayak oyunlarına tahammülün sınırına gelinmiş durumda. Cibran Tueyni konumundaki bir Lübnanlı'nın öldürülmesi bu sabırsızlık ve kızgınlığı artırmış durumda. Ancak Şam'ın bir cezayla karşılaşması şu aşamada olası değil. Önümüzdeki günlerde BM Güvenlik Konseyi, Mehlis raporunu müzakere ederek yeni bir karar çıkaracak. Bu kararda Lübnan hükümetinin talebi doğrultusunda bir uluslararası mahkeme kurulmasına karar verilirse, iş Şam açısından iyice ciddiye binecektir. Böyle bir mahkeme kurulmasa bile Mehlis, Güvenlik Konseyi kararının ardından 6 Suriyeli hakkında tutuklama emri çıkartarak Lübnan mahkemelerine başvurabilir. Bu işlerin sonunun Suriye'ye yönelik bir ambargo rejimine varması ihtimali giderek yükseliyor. Şam'daki rejimin safları sıklaştırarak krizi derinleştirecek bir tavır alması olası olumsuz gelişmelerden etkilenecek Türkiye'nin talihsizliğidir. Bir de Ankara'nın tüm çabalarına rağmen Şam üzerindeki etkisinin sınırlılığının göstergesidir.
|