| |
|
|
İzmir savcı ve yargıçlarını göreceğiz!..
Bu, beş on kendini bilmezin bir televizyon stüdyosunu basıp, beğenmedikleri bir programı protesto etmeleri değildir. Bu anayasa ile teminat altına alınmış ifade özgürlüğüne, yakın tarihimizde yapılmış en alçakça saldırıdır. Ege TV'yi basan o güruh, anayasaya saldırıdan yargılanmalı, ibret-i alem cezalara çarptırılmalıdır. Bu örneği koyamazsak eğer önümüze, gazeteciler, yorumcular düşüncelerini ifade etmekten korkar olurlar.. Bir televizyon stüdyosunu basacak kadar pervasız olan bu teröristlerin, yolda yürüyen birini çevirip linç etmelerinin ne kadar kolay olduğunun tüm kafalara yerleşmesi, bu kafalardan özgür düşüncelerin çıkmasını engeller.. İnsanlar ölüm korkusu içinde düşündüklerini açıklayamaz hale gelirler.. Anayasanın ifade özgürlüğünü teminat altına alan maddesi fiilen yürürlükten kalkar. Korkunç bir otosansür başlar. İzmir'deki baskın, katiyen birkaç kendini bilmezin münferit eylemi diye geçiştirilemez. Geçiştirilmemeli. 12 aralık eylemi, İzmir'in 15 mayıs Yunan çıkarmasından bu yana uğradığı en ciddi baskındır. Eğer tüm sivil toplum örgütleri, tüm gazeteci dernek ve sendikaları (Hani nerde onlar?) tüm gazeteciler bir araya gelmezsek.. Bildiriler yayınlayıp ortalığı birbirine katmazsak.. Sokaklarda yürüyüp "İfade Özgürlüğü"müze sahip çıkmazsak biteriz. Bu baskın geçiştirilirse örnek olur. Yarın kafası kızan televizyon, tepesi atan gazete basar. Gazeteciler işyerlerinde, sokaklarda linç edilir olurlar. Bu baskını, önce İzmir'deki adalet mekanizması, sonra da ülkenin tüm özgürlükçü kuruluşları hem de nasıl lanetlediklerini kısa zamanda göstermek zorundadır. Yoksa bu baskınları, bu tehditleri, bu şantajları, hatta bu hırpalanma, giderek ölümleri hak ederiz! Fiziksel hayatta kalsak da.. Gazetecinin susması, ölümdür!..
|