Gazetecinin hatıraları - 2
İlk yazıda küçük bir "oyun" oynamıştık. "Hatıralar"dan bir alıntıydı yazının büyük bölümü... Yalnızca isimleri çıkartmıştık "hatıralar"dan... Küçük "oyun" umuz tuttu. Tahmin edildiği üzere, okuyanların neredeyse tamamı, okudukları alıntının "Hasan Cemal"in hatıraları olduğuna ikna oldular. Oysa... Sürpriiz!.. Alıntımız bütünüyle Gabriel Garcia Marquez'in "Anlatmak için Yaşamak" adlı kitabındandı. "Ülkeler ve gazetecileri" aynı kaderleri paylaşabiliyordu bazen... Öyküler benzeşebiliyordu. Ama ya yazılanlar? Yazı yazma niyeti ve geçmişe hançer saplama hürriyeti? Derdimiz geçen hafta çok tartışılan bir kitabın içeriğine ilişkin "saflaşmalara" katılmak değil. Ayrıca... Kişisel dünyamızda; gazeteci kimliklerinden öte, insani ilişkiler penceresinden baktığımız ve aynı ölçüde "saygı-sevgi" çemberinde barındırdığımız bahçeleri kolayca tarumar etmeyiz öyle... Saf tutmayız dostluklar arasında... Derdimiz hatıralarla... Marquez'in bir solukta okunan "Anlatmak İçin Yaşamak" kitabı, bildiğimiz anlamda hatıralar mıdır gerçekten? Yoksa bir özgeçmiş romanı mı? İkincisinin doğru olduğunu kendisi söylüyor. O, kendi hayatının romanını yazıyor. Romanını yazınca; başta kendisi, ama en başta kendisi "zaaf"larıyla ortaya çıkıyor. Yeri geldiğinde, önce kendini harcıyor satırlarında... Yeri geldiğince kendini koyuyor ön safa... Ve ne diyor kitabının arka kapağında: "Hayat insanın yaşadığı değildir!" "Aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır!" Mesele bu... Hatırladıklarımız, yaşadıklarımız değildir gerçekte... Hatırlamak istediklerimizdir. En başta söylersek bunu, mesele yok elbette!
Vaktiyle bu köşede "hatıralar" yazmaya dair bir şeyler karalamıştık. Yineleyeyim mi neden karşı çıktığımızı "hatıra yazma"lara: "İlki... Her hatıra defteri, ister istemez, merkezdeki bir 'ben'in çevresinde gelişiyor. Herkes kendi hayatının 'baş oyuncusu'dur, evet... Lakin, top sizinse, bütün golleri de sizin atıyor olmanız reva mıdır hayata? İkincisi... Dokunmadan teğet geçebilir misiniz, o hayatı ister istemez paylaştığınız 'öteki' oyunculara? Ve dokunmak zorunda kaldığınızda, dokunmaya izniniz var mıdır başkalarının belki de ebediyen saklamak istediği hatıralara? Ne hakla? Üçüncüsü... Her insan bambaşka hayatları yaşar kendi ömür serüveninde parça parça... Bazen eski fotoğraflarınıza 'başkasının hayatı' gibi bakmaz mısınız 'tuhaf yabancılaşmalar' da... Ne zaman izin aldınız 'delikanlı' yıllarınızdan, yaşadıklarını yazmak için pervasızca? Ve dördüncüsü... Mercekler ne kadar 'objektif'tir kendi fotoğrafınızı çekerken kendi makinenizle?.."
Evet, aylar önce yazmıştık bu satırları... Ne sevgili Hasan Cemal, ne saygılı İlhan Selçuk'la ilgisi yoktu elbette... Yine yok. Ayrıca, yararı da yok bize göre, üzerine âhkam düzmenin... Dün her şey öyle yaşandı, bitti; yarın başka türlü yaşanacak, o derslerden âzâde... Velhasıl... Marquez'in "hayat romanı" ya da "roman hayatları" bir kere daha okunmalı, kaleme hevesle sarılmadan önce... Orada fırtınalar ve ardından bastıran yağmurlar vardır ki, ıslanırsınız sırılsıklam... Orada sizi "yağmurlardan koruma dersleri" yoktur. Yağmurların kendisi vardır tastamam...
|