Evvela, ölümü ölüm bileceksin!
Yaş 23'tü ve 23 yaşa, Niğde'de doğum, Bursa'da ikamet, İstanbul'da üniversite, Şırnak'ta askerlik, Güçlükonak'ta ölüm sığmıştı. 23 yaşa, dört bucak koca Türkiye haritası, 23 yaşa henüz daha yeni mezunken, daha bir işe bismillah bile dememişken "komutanım" olup da kendinden büyük erleriyle düşüvermek sığmıştı. Yanı başında bir başka Niğdeli hemşehrisi, bir Bitlisli, Bir Ağrılı. Üç er. Ki "üç şehit" olarak kayda geçecekti. İsimleri yoktu: İki de "ölü ele geçirilen terörist". Çocukları ayrı ayrı koyabiliriz de... Şehit anaları ile ölü terörist analarını ne kadar, nereye kadar ayrı ayrı koyabiliriz ki? Anne, anne değil mi ki.
Galiba şöyle yapmalı: İlle de "ölüm" isteyenler, bir yana çıkmalı. Artık onlar bir şey söylememeli. Artık onları fazla dinlememeli. Yok, laga luga arasında bile olsa, "barış, kardeşlik, demokrasi, hak, hukuk, özgürlük" filan diyenler de, söylediklerinin manasını bilmeli. Bu lafları, o değerleri, şu umutları kaldırıp fırlatıp "ölüm safları"nın kazanına odun yapmamalı. Şöyle yapmalı galiba: O "bir yana çıkanlar" dışındakiler, bazen naif olmalı, hep cesur olmalı, yer yer şirret olmalı... İki yüzlülüğün karşısına çıkmalı; hem nalına hem mıhına koymalı. "Şemdinli"yi de manşet... "Dört şehit"i de manşet yapmalı. Dört şehidin yanına mutlaka "iki ölü terörist"i de koymalı. Aynı anda, tüm şiddet enkazı, tüm enkaz altında kalanlar ve tüm ölü seviciler ortaya konmalı. İnat etmeli. Oradan indirmemeli. Hiçbir şey yokmuş gibi yapmamalı.
Şöyle yapmalı: Kimse rol yapmamalı. Kimse demokratmış, kimse çok birlik, bütünlükçüymüş, kimse şiddetin her türlüsüne karşıymış gibi yapmamalı. İlle de "ölümüne" isteyenler, bir yana çıkmalı. Kimse bir kez daha "30 bin ölü"yü kendi malı saymamalı. Ya "10 bin bizden, 20 onlardan" ya da tam tersini demeli. Yok, "30 bin ölümüz" diyorsa, doğru sayıyorsa, saydığının manasının farkındaysa, başka bir zaviye seçmeli. "30 bin ölü"nün ve dört şehidin ve de iki ölü teröristin hepsinin birden göründüğü bir seviye seçmeli. Şu Niğde'nin zar zor okumuşunu kırdıran, Bitlis'in, Ağrı'nın, Şırnak'ın yoksulunu birbirine vurduran, teni, şivesi, dili farklı olsa da, gözyaşları hep bu toprak kokan anaları kurutan, tabut, mezar ve acı ile nefret çoğaltan "cehennem"in dışına çıkmalı, tam karşısına durmalı. Kim ki, kökten ayrımcılık yapıyor... İddia etmemeli: Demokrasi, hukuk diye bağırıp durmamalı yahut birliğimiz, bütünlüğümüz diye çok konuşmamalı. Evvela, ölümü ölüm, kahpeliği kahpelik, evladı evlat, anayı ana bileceksin. İçin acıyacak, acıyı hissedecek, evvela bunu diyeceksin.
|