Enflasyon hedeflemesinin yumuşak karnı
Enflasyon hedeflemesine dayalı para politikası uygulamasının riskleri kuşkusuz var. Bunun nedeni, merkez bankalarının ellerinde bulunan kısa vadeli faiz oranlarını kullanarak, enflasyonu kontrol edebilme yeteneğinin belli şartlara bağlı olmasından kaynaklanıyor. Düşünün, Merkez Bankası gecelik faizleri azaltarak ya da arttırarak enflasyonun hedeflenen düzeyde gerçekleşmesini sağlayacak. Bunun teknik adı "aktarım mekanizması". Merkez Bankası elindeki faiz aracını kullanarak, enflasyon oranını belirleyen faktörlerin başında gelen yurt içi üretimi, tüketimi, yatırımı, ücret artışlarını, dış gelişmeleri yönlendirerek hedef enflasyona ulaşacak. Bunun gerçekten güç bir işlem olduğuna şüphe yok. Nitekim, Avrupa Merkez Bankası başta olmak üzere bazı merkez bankaları, enflasyon hedefleme sistemini benimsemek istemediler. "Biz bu kadar zayıf aktarım mekanizmalarına güvenerek nasıl etkin bir para politikası uygularız?" gerekçesiyle, yıllardır alıştıkları parasal göstergeleri kullanma yöntemine devam ettiler.
Püf noktası Ancak, enflasyon hedeflemesi uygulaması giderek başarı kazanmaya başlayınca, bir çok uzman, aktarım mekanizmalarını güçlendirme yollarını aradılar. Ünlü iktisatçı James Tobin ve John Taylor da bu konuda önemli katkılarda bulundular. Onlara göre işin "püf noktası" kredibilitesi güçlü, sözüne güvenilir bir merkez bankası ve onun başkanının varlığıydı. Bu donanıma sahip bir merkez bankası yatırımcıları, üreticileri, tüketicileri ve piyasaları belirlenen enflasyon hedefine ulaşılacağını ikna edebilirse, "işin yüzde ellisi" halledilmiş sayılabilirdi. Merkez bankaları piyasa bekleyişlerini hedef enflasyon oranında yoğunlaştırdığı taktirde, aktarım mekanizmasının sorunları da büyük ölçüde çözümleniyordu. Dolayısıyla, işin yumuşak karnı, bu güvenin oluşturulması noktasında toplanıyor. Burada hükümetin ve onun ekonomi politikalarının kredibilitesine de gereksinim var. Makroekonomik politikaların sağlıklı, güvenilir ve genelde kabul görmüş nitelikte olmasının ve uygulamalarının ödünsüz gerçekleştirilmesinin, enflasyon hedeflemesinin olmazsa olmaz koşulu haline geldiğine şüphe yok.. Ayrıca, hükümetin, merkez bankası politikalarının arkasında durması da başka bir şart.
Yüksek güven şart 2006 yılı başından itibaren uygulanmasına başlanacak bu tür bir para politikasında, piyasaların ve kamuoyunun hedef konusunda ikna edilmesi gerekiyor. Üreticilerin, tüketicilerin, yatırımcıların faiz oranı değişince bunun anlamını öğrenmeleri ve bu sinyale güvenerek davranışlarını şekillendirmeleri işin can alıcı noktasını oluşturuyor. Örneğin, merkez bankası önümüzdeki dönemde enflasyon hedefinin aşılacağını tahmin edip faizi arttırırsa, bunu algılayan yatırımcıların yatırım kararlarını ertelemesi, tüketicilerin tüketimi kısması, üreticilerinde iç talebe dönük üretimlerini azaltmaları gerekiyor. Enflasyon kontrol altına alınıp, tekrar hedefe yönlendirilmesi ancak bu şekilde mümkün olur. Merkez bankasına güvenmeyip, "hadi canım, bir şey olmaz" veya "enflasyon benim yararımadır" yaklaşımı benimsenirse, hükümet de "faiz arttırmanın zamanı değildir" diye tutturursa, enflasyon hedeflemesine dayalı para politikası etkin olmaz. Türkiye'de enflasyon hedeflemesinin ne kadar güç olduğunu ve karnının yumuşaklık derecesini buyurun siz tahmin edin.
|