| |
|
|
Berin Nadi'nin "Salon"u ve "Sofrası" keşke yine olabilse...
Hasan Cemal'in tartışılan kitabında Nadir Nadi'nin rahmetli eşi Berin Nadi'den "Şirret" diye söz etmesinden ötürü olacak, Canan Barlas Bugün'deki köşesinde "Farklı hayat tarzı koyan medya patroniçeleri" listesinin başına Berin Nadi'yi yerleştirmişti. Sonra Habertürk ekranında bu "Farklı hayat tarzı koymak" olgusunu daha da açtı. Hem eski bir Cumhuriyet'çi, hem de Canan Barlas'ın 38 yıllık eşi olarak, bu konu beni de ilgilendiriyor. Lafı uzatmadan Canan'la aynı düşüncede olduğumu söylemeliyim. Gerçekten de Berin Nadi, 22 yaşında girdiğim, 23 yaşında köşe yazarı olduğum Cumhuriyet'te sade benim için değil, diğer genç gazeteciler için de farklı hayat tarzı koyan bir medya patroniçesi olmuştur. O, gazeteciliğin sade işyerinde kalmadığını, patronun evinde de, bir arkadaşlık çerçevesinde de süren bir hayat tarzı olduğunu öğretmiştir hepimize. Berin Nadi'nin sofrasında, Yaşar Kemal'in, Vehbi Koç'un, Melih Cevdet'in, Çetin Altan'ın, Nejat Eczacıbaşı'nın, İlhan Selçuk'un ve yaşamın hem farklı kulvarlarında, hem de farklı mesleklerinde koşan nice önemli ismin birlikte olduklarını, tartıştıklarını ve diyalog kurduklarını yıllar boyu birlikte yaşadım... Berin Nadi'nin hayatındaki en öncelikli konu, eşi Nadir Nadi'nin güvenliği, sağlığı ve mutluluğuydu. Ve bunu gözetirken, bir önemli gazetenin sahibinin eşi olmanın gereklerini de, Nadir Nadi'nin sosyal çevresini hep canlı tutarak yerine getiriyordu. Bazen Nadir Nadi'den daha fazla Nadir Nadici veya Cumhuriyetçi olduğu kesindir. Ben de bu nedenle Berin Hanım'la zaman zaman tartıştım, dostluğumuz belirli dönemlerde gölgelenir gibi oldu. Ama aklımda kalan hep güzel anılar şimdi. Öfkelendiğimde tepkimi o an koydum. Birkaç keresinde Nadir Bey, Berin Hanım'a karşı benim yanımda da yer aldı üstelik. Ve sonra vefat ettiği güne kadar Canan'la da benimle de Berin Nadi'nin yakınlığı devam etti. Nadi çiftinden öğrendiğim en önemli şey, genel olarak arkadaşlıkta da, meslektaşlıkta da yaş ve statü farkının önem taşımadığıydı. Düşünceler de farklı olabilirdi. Önemli olan seçilmiş arkadaşlıkların korunması, sürdürülmesiydi. Bunu da ancak evin kadını gerçekleştirebilirdi. Bir keresinde Turgut Özal'la sohbet ediyorduk. Şöyle demişti: -Bir erkek bir arkadaşını ne kadar severse sevsin, eğer karısı ondan hoşlanmıyorsa, bu arkadaşlığın eski yakınlıkta sürdürülmesi mümkün değildir. Erkek dış dünya ile ilişkileri kurar. Ama bu ilişkileri yerleşik ve devamlı hale kadın getirir. Berin Nadi'nin Nadir Nadi'nin yaşamına en önemli katkısı da böyleydi. Amerika'da "Konuşma Çağı" (The Age of Conversation) diye çevirebileceğimiz bir kitap yayınlandı geçenlerde. (a.g.e., Benedetta Craveri, New York Review Books). Bu kitapta Fransa'nın "Salon" geleneği ve ünlü ev sahipleri anlatılıyor. 17'nci yüzyıl sonundan başlayarak evlerinin salonlarını Fransız entelektüellerine açan Catherine de Vivonne, Anne Genevievive de Bourbon, Madame de Sevigne gibi kadınların, hem Fransa'nın düşünce hayatına katkıları, hem de kadınların erkeklerle her konuda diyaloga girmeleri geleneği anlatılıyor bu kitapta. Dış dünyada çeşitli nedenlerle düşüncelerini tam açıklayamayan insanların, bu salonları bir akademi gibi değerlendirdikleri inceleniyor. İşte Berin Nadi'nin bizim yaşamımıza getirdiği bir ufuktan, bu nedenle şimdi şükran duyguları ile söz ediyorum. Hala "Kadınlarla erkekler beraber oturmalı mı" ya da "Patronun hanımı neden çalışanlara ev sahibeliği yapsın ki" benzeri kafa karışıklıklarının yaşandığı bir ülkede, Berin Nadi bir deniz feneri gibi günümüze örnek olmaya devam ediyor.
|