Hakkâri'de beş mevsim...
Ülkemin her yerinde dört mevsim yaşanırken, ülkemin "en ucu"ndaki Hakkâri'de beşinci bir mevsim daha vardır yaşanan... Biz; o mevsimde gittik Hakkari'ye. Hakkâri'ye gitmek için, ille de Hakkâri'ye gitmek gerekir, bilirsiniz. Yani... Geçerken uğranacak yerlerden değildir orası... Yani; yol üstünde, yol arasında, mola zamanında durulacak yerlerden değildir. Hakkâri'den ötesi yoktur çünkü... Ve derler ki; Bir giderken ağlanır bu şehre; bir de ayrılırken bu şehirden... Gitmek de zordur, ayrılmak da yani... Öyle olur: Sümbül Dağı'nın eteklerinde Zap Suyu'nu izleyerek şehirden uzaklaşırken "batı"ya dair o şarkı, hüznünü büsbütün koruyarak söz değiştirir birden: "Kalbim Hakkâri'de kaldı!"
Yarın akşam, Çarşamba saat 23.30'a doğru, Siyaset Meydanı ekranlara dönüyor. Şemdinli olaylarıyla yeniden ve olanca ağırlığıyla gündeme taşınan "Kürt ve Güneydoğu Sorunu"nu tartışacak Siyaset Meydanı... Şemdinli olaylarının "derin"lerinde kaybolmadan; kimlik meselesinden; örtülü-örtüsüz çözümlere, her şeyi konuşacak. Aslında zor ve sancılı bir çözüm arayışı bu... Yürek ve kafa yoranların ikilemler içinde gidip geldiği... Ne Türkler'in, ne Kürtler'in aslında "tek bir çözüm"ünün olmadığı... Yani, ülkenin batısında tek tip bir "Türk" olmadığı gibi, ülkenin doğusunda "doğal" olarak tek tip bir "Kürt" bulunmadığı... Ortada çözümlenmemiş "tek bir" sorun olunca; iki tarafta da herkesin aslında tek bir çözüm varmış gibi davrandığı, söylendiği... Lâkin... Ne olursa olsun, konuşmak gerekiyor... Bu sorunu; örtüleri kaldırarak konuşmaya on yıl önce Siyaset Meydanı başlamıştı. Yine konuşacağız... Aslında; konuşmak yerine, konuşmadan önce, oralara gitmeli... Buralarda "oralar" çok fazla konuşulamıyor çünkü... Ne yapsanız olmuyor... Gündem(!)imiz yoğun, iş(!)imiz başından aşkın... Gidip gelince, sizi uzun süre dinleyecek birilerini bulamamak da acı verici... Yorucu... Ama başka çare yok... Keşke herkes gitse... Gidebilse... Gitse ve gittiği yerde yalnızca çocukları dinlese mesela... Yalnızca çocuklarla konuşsa... Yalnızca çocuklar anlatsa, biz yalnızca çocuklardan anlasak olup biteni... Olup bitmeyeni... Şüphesiz ve ön yargısız... Biz gittik, dinledik, anladık... Anlamaya çalıştık... Siyaset Meydanı, en duyarlı, en önemli; aslında "buralarda ve oralarda" yaşayan herkes için, hepimiz için en "yaşamsal" konuyu tartışmaya başlamadan önce, Hakkâri'deydi.. Ve Şemdinli'de... Çözülmesi gereken sorunlarla ilgili her şeyi konuşmayı programa bıraktık. Biri hariç... Onu buraya yazacağız şimdi: O beklemez çünkü, bekleyemez. Herkes duysun, yarın Sümbül Dağı'nın etekleri büsbütün karla kaplanmadan, herkes duysun ki: Hakkâri "doktor" istiyor, doktooor!
Beşinci mevsim mi? O hiç bitmeyen, kesilmeyen; dört mevsimin karını rüzgarını, bulutunu, yağmurunu örten şeyin adıdır: Umudun... Umutsuzluğun rahminde beslediği kardelen çiçeğinin... Umut, beşinci mevsimdir oralarda, başı sonu olmayan!..
|