Kuzey Irak politikası...
Ankara'da altı ayı aşkın süredir yaşanan tartışma, son günlerde yeniden alevlendi. Aslında, Çankaya Köşkü'ndeki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu'nda Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün sözlerinden bir ay sonra ancak gündemde yer bulabildi. Tartışmanın odağındaki konu, Türkiye'nin Kuzey Irak'a ilişkin politikasında bir değişiklik yapıp yapmayacağı... Daha açık ifadeyle... Kuzey Irak'ta oluşmakta olan Kürt Federasyonu'nu veya Irak'ın üniter yapısı içindeki Özerk Kürt Cumhuriyeti'ni kabul edip etmeyeceği... Veya; Irak'ın bölünmesi sonrası ortaya çıkacak bir Kürt devletine karşı "kırmızı çizgimizdir" denilip, "casus belli (savaş nedeni)" ilan edilip edilmeyeceği... Başta da belirttiğimiz gibi, konu her kesimde 6 ayı aşkın süredir tartışılıyor.
Söylenemeyen görüş Farklı şekilde söylense de kabul gören, ancak dillendirilmekten çekinilen görüş şu: "Yakın çevremizde, Kosova, Abhazya, Acara, Çeçenistan gerçeği dururken, Türkiye daha fazla nüfusa sahip Kürtlerin Kuzey Irak'taki oluşumlarına karşı duramaz. Aksine kabullenerek birlikte hareket etmek zorundadır..." Bu çerçevede, hükümetin ve siyasi partilerin görüşlerine gelirsek... Hükümetteki görüşler şöyle sıralanabilir: 1- Genelkurmay Başkanı'nın da söylediği gibi, bir zamanlar aşiret lideri olan, Talabani ve Barzani'nin Irak'taki statüsü değişmiştir. Nasıl ki Türkiye'de bir göreve gelene başkaları karışamaz, biz de başka ülkelere karışamayız. 2- Talabani Cumhurbaşkanı olduğunda, Başbakan Erdoğan'ın "Seçilmenizden memnun oluruz" mesajını, bizzat Büyükelçi Osman Korutürk götürmüştür. 3- Türkiye neye muhatap olması gerekiyorsa ona olur. Talabani'ye aşiret reisi, Barzani'ye Cumhurbaşkanı muamelesi yapamayız. Nasıl, Nahçıvan'ı, Acara'yı kabul edip, devlet başkanlarını Ankara'da konuk ediyorsak, onları da kabul edip ağırlarız. Hatta işbirliği içinde oluruz. 4- Keşke güvenlik ve sigorta sorunu olmasa, özel havayolları gibi THY de Süleymaniye'ye uçabilse. Bu görüş, AK Parti Genel Başkan Vekili Mir Dengir Fırat'ın dünkü şu sözleri ile de şöyle özetlenebilir: "Bir zamanlar Mandela'yı da farklı yorumlayanların şimdi ne yaptıklarına bakalım. Dış politika dinamiktir. Türkiye gelişmelere göre kendini Kuzey Irak'a adapte etmeli..."
CHP'nin duruşu Ana muhalefet CHP'nin bakışı ise hükümetten farklı, hatta tepkili. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'e göre, "Türkiye'nin muhatabı merkezi Bağdat hükümeti" olmalı. Bunun dışında bir oluşumu kabul etmek durumunda, Güney'de Şii, orta batıda da Sunniler'in muhatap alınması gereken tablo ortaya çıkar ki, bu Türkiye'nin "Irak'ın üniter yapısı bozulmamalı" tezini çürütür. Öymen, "Bir zamanlar Kıbrıs Rum kesiminin S-300 füzelerine, Bulgaristan'daki Türklerin isim değiştirilmesine nasıl müdahale edip etken olduysa, burada da olabildiğini göstermeli" görüşünde.
Mumcu'nun bakışı Anavatan Partisi Lideri Erkan Mumcu'nun yaklaşımı ise şöyle: "İster Irak, ister başka ülke olsun, Türkiye çıkarları perspektifinden bakmak zorundadır. Bunu yaparken muhatabının tutarlılığı, Irak ve bölge politikasına uyumluluğunu da göz ardı etmemelidir." DYP'de ise iki farklı görüş var: Genel Başkan Yardımcısı Büyükelçi Nüzhet Kandemir'e göre; "Türkiye K. Irak politikasını Bağdat merkezi hükümetini muhatap alarak" yürütmeli. Diğer Genel Başkan Yardımcısı Çağrı Erhan'a göre ise Türkiye K. Irak gerçeğini kabul ederek, çıkarları doğrultusunda Barzani ile yakın temas kurabildiğini göstermeli. Ankara'da siyaset ve hükümetin, 15 Aralık'taki seçimlere iki hafta kala, Irak'a bakışı böyle...
|