'Gongo'lar dönemi
Uzun süredir batılı devletlerce uygulanıyordu. Aslı, Hükümet Dışı Örgütler'den türeme; Non Goverment Organisation. Yani NGO... Sadece başına "GO" eklenmiş, GONGO olmuş. Yani, Hükümet Yönlendirmesindeki Sivil Toplum Örgütleri; Goverment Orientation Non Goverment Organisation... Bir diğer anlatımıyla hükümetlerin doğrudan söyleyemediklerini, onun adına söyleyip yerine getiren örgütlenme... Türkiye bu kavramla yeni tanıştı. İlk uygulamasını da Brüksel'de gerçekleştirdi. AB bünyesi içinde yer alan Karma İstişari Komitesi'ni (KİK) oluşturan TOBB, DİSK, Türk-İş, Hak-İş, TİSK ve Kamu-Sen ve diğer bazı sivil toplum örgütlerinin liderleri, iki gündür bu çerçevede AB Başkenti'nde temaslarda bulunuyor. KİK'in temasları sonrası Brüksel'de ortaya çıkan havaya gelince.. AB Konseyi'nde 3 Ekim'de oluşan ılımlı hava gitmiş. Yerini iklime de uygun sert havaya bırakmış. AB, Kıbrıs dosyasını şimdilik kapatmış, sosyal ve demokrasiyi açmış. Dosyada da Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn'in sıraladığı gibi 5 madde bulunuyor: 1- Güneydoğu, 2- İfade ve basın özgürlüğü, 3- Aile ve kadın hakları, 4- İşkence, 5- Sendikal haklar... Bu konularda yapılan reformların gerisine giden uygulamaların olduğuna inanılıyor. Hatta, uygulamadaki aksaklıklar giderilemediği takdirde müzakere sürecinin tıkanacağı da vurgulanıyor. Bu uyarılardaki temel kaygı ise son günlerde artış gösteren terör olayları karşısında hükümetin de çaresiz katı tedbirlere yöneleceği...
Sizde olmasın Terör konusunda AB ülkelerinin dahi özgürlükleri kısıtlayıcı önlem aldıkları anımsatıldığında ise Türkiye'yi ayırıp meseleye yaklaşıyor. Örneğin İngiltere'de gözaltı süresinin 15 güne çıkmasını kabul edilebilir buluyor. Türkiye'de olamayacağını bildiriyor. Veya, Orhan Pamuk, Hrant Dink davalarını örnek gösterip, ifade özgürlüğünün önüne yargının hendek açmaya çalıştığını söylüyor. Sabancı'nın katili Fehriye Erdal'ın Brüksel'deki davasında yaşananları "Yargıçlar serbest iradeleriyle hukukun içinde karar verir, dava sonuçlanmadı" diye yorumluyor. Türkiye'deki davaların da sonuçlanmadığı, yargıçların da hukukun içinde özgür iradeleriyle hareket ettiğini ise kabullenemiyor. Ekonomideki gelişmeleri kendisi için bir kıstas görmüyor. "Avrupa Parlamentosu'ndaki Hıristiyan Demokratlar için tercih ve öncelik ekonomi değil, sosyal ve demokratik haklar" diyor.
Önce ekonomi Bütün bu yaklaşımlara karşın, KİK temsilcileri iki gün boyunca morallerini bozmadan ve sakin bir üslup ile birçok konudaki açılımlarını sergilediler. Son olarak dün TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Olli Rehn ile görüşmesinde de "Mesele demokrasi değil, ekonomi" görüşünü yinelemiş. Türkiye'nin ekonomisinin düze çıkması halinde birçok sorunun da beraberinde çözülebileceğini anımsatmış.
Çelebi'nin kararı Hisarcıklıoğlu bunları anlatırken, bir de örnek verdi. İtalya Cumhurbaşkanı ile Türkiye'yi ziyaret eden Pirelli lastiklerinin temsilcisi Türkiye'de işçi ücretlerinin fazlalığından yakınıp, "Fabrikayı Mısır'a taşıyacağız" demiş. Hisarcıklıoğlu, "Eğer sorun buysa ben sendika başkanıyla görüşürüm" deyip DİSK Başkanı Süleyman Çelebi'yi aradığında şu yanıtı almış: "Eğer sorun ücretse, biz aşağı çekmeye hazırız. Yeter ki fabrika Türkiye'de kalsın.." Pirelli Mısır'a gitmekten vazgeçmiş... Türkiye'de sivil toplum örgütlerinin sadece birlikte hareket etmeyi değil, Brüksel'de sergiledikleri gibi uzlaşı kültürünü de kavradığını gösteriyor.
|