AB için önemli vaka
Yakın geçmişte, bırakın ayrı sektörleri, kendi içlerinde dahi bir araya bir araya gelmeleri olanaksızdı. Ancak dün Brüksel'de Türkiye'nin AB'ye tam üye olabilmesini sağlamak için ortak tavır ve dili konuşuyorlardı. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, DİSK, Türk-İş, Hak-İş, TİSK ve Kamu-Sen başkanlarıyla dün Brüksel'e yaptıkları çıkarmayı şu sözlerle özetliyordu: "Uzlaşabileceğimizi yeni fark ettik..." Sivil toplumu uzlaştırıp, Brüksel'e taşıyan zemin, 10 yıldır faaliyet gösteren AB-Türkiye Karma İstişare Komitesi'nden (KİK) başka bir şey değildi. Amaçları ise AB müzakere sürecinin sivil ayağını temsil etmekti.
Roj gerginliği AB Komisyonu ve Karma Parlamenter Konseyi'nin (KPK) de katılımıyla yapılan KİK toplantısı öncesi yaşanan tartışma da uzlaşıyı nasıl hayata geçirdiklerini göstermeye yetiyordu. Tartışma, PKK'nın yayın organı Roj TV'den bir muhabirin toplantıya gelmesi halinde nasıl bir tavır alacakları üzerine odaklıydı. DİSK dışındaki başkanların yaklaşımı Başbakan Erdoğan'ın Danimarka'da gösterdiğinin aynısıydı: "Toplantıyı terk edelim..." Çelebi ise bunun doğru olmayacağı söyleyince ortak nokta bulundu ve üçlü oyun planı geliştirildi. Ancak, Roj TV'den gelen olmayınca, uygulamasına gerek kalmadı. Toplantıdaki konuşmalara gelince.. Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, "açık konuşacağım" diyerek sözlerine başladı. "AB'ye kestirme yol yok" deyip ekledi: "Kutlama partisi, şenlikler bitti. Şimdi çalışma zamanı. Uygulamada ve reformlarda yavaşlama, insan hakları alanında gerileme var. Temel hak ve özgürlükler, işkenceye sıfır tolerans konusunda da sorunlar var."
Öğretmene cop uyarısı Olli Rehn, haklarında dava açılan yazar ve gazetecilerin isimlerini sıraladı. Bunların ceza almaması için hükümetin harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Hafta sonu Ankara'da yaşanan öğretmen eylemine işaret etti: "Öğretmenlere karşı polisin şiddeti üzüntü verici. Türkiye'nin AB'den desteklenmesi için demokratik açılımlarının uygulamada da göstermesi gerekir. Reform sürecinin uygulamasını da başarırsa, bu bir başarı öyküsü olacaktır."
Provokasyon Türkiye-AB Karma Parlamento (KPK) Eş Başkanı Joost Lagendijk'in yaklaşımı da benzer olmakla birlikte, kategorik farklılık gösteriyordu. Lagendijk, Türkiye'de son 9 aydır yaşanan olumsuz gelişmelerin gerisinde "bilinçli yapılmış provokasyonların" olduğunu ileri sürüp ekledi: "Türkiye içinde bir savaş var. Bu savaş referandumcuların ve diğerlerinin savaşı. Birtakım tutucular iktidara hala sahip olduklarını göstermek istiyor. Hükümete karşı yapıyorlar..." Bazı hakim ve savcıları da oyunun içinde olmakla suçladı. Hükümetin yapacak bir şeyi olmadığını belirtip, Orhan Pamuk'un yargılanmasını örnek gösterdi. "Provokasyonların önüne geçilmesi için hükümetin TCK'da değişiklik yapmasını" önerdi. Başbakan'ın "Kürt sorunu demokratik yolla çözülür" sözünü takdirle karşıladıklarını belirtti. Bu sözün ardından Güneydoğu'da olayların çıktığını anımsattı ve tartışma yaratacak şu sözleri dile getirdi: "KPK olarak hükümete ve Kürtlere çağrı yaptık. Her iki tarafın da şiddetten uzaklaşması lazım. Hükümet elinden gelen kontrolü yapmaz, Kürtler de sağduyulu olmazsa AB süreci tıkanır." Toplantı sonrası Türk tarafının Eş Başkanı, Milletvekili Aydın Dumanoğlu'na "her iki tarafa şiddeti durdurun çağrısı" yapan bir bildiri yayınlayıp yayınladıklarını sorduğumuzda, şaşırdığı her halinden belliydi: "Bu yönde bir çağrımız olmadı..." Aslında AB ile uyumun zorluğu toplantıda söz alan eski Bakan Tahir Köse'nin sözleri ve Lagendijk'in yanıtıyla net anlaşılıyordu: Köse'nin sorusu şöyleydi: "Türkiye'de bir işadamını öldüren kişi hakkında açılan dava hala sudan sebeplerle sonuçlandırılmıyor. Acaba İngiltere gibi Türkiye'de de gözaltı süresi 90 güne çıkarsaydı ne diyecektiniz?" Lagendijk'in yanıtı aynı netlikteydi: "Türkiye AB için önemli bir vaka. Kurallar herkes için aynı ama siz AB'nin geleceğini değiştireceksiniz. Siz özel ve büyük ülkesiniz. Onun için size daha sert ve katı bir uygulama yapılıyor..." Brüksel'in özeti de bu sözlerde gizliydi...
|