kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
  » Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
YUSUFUN BABASININ KANIYLA KAPLI KİTAPLAR... Umut Kitabevi bombalamasında canını kaybeden Zahir Korkmazın eşi ve oğlu. Eşi gencecik, güzelcecik, üçüncü çocuğuna hamile. 4 yaşındaki Yusuf artık sonsuza dek babasız. Çantamda kana bulanmış kitap... Yusufun babasının kanıyla katılaşmış kitabın adı Sağlıklı Zayıflamanın Yolları. Raflarda bir sürü kan içinde kitap var.
Yüksek yüksek ovalarda oyun kurmasınlar!

KAYMAKAMIN odasındayız, Şemdinli güzel mi güzel; birden odaya yakınlardaki ilkokul öğrencilerinin bağrış çağrışları (o meşhuuur ilkokul çocuğu sesiyle) doluşuyor: "ÜLKÜM: YÜKSELMEK İLERİ GİTMEKTİR" BENİM anında gözlerim doluyor. Ve tabii kaçınılmaz kısım: "Varlığım Türk varlığına armağan olsun!" nasıl basbas bağırıyorlar! Nasıl içten, damardan, yürekten! KÜRT ve Türk varlıkları "armağan" verilmeden, "kurban" "şehit" ve "ölü" bu varlıklar nasıl yaşarlar dünya üstünde birer armağan olarak. Mesele budur. Derdimiz de....

Hakkari'de hava açık; güneşli. Kurtlar, malumunuz, puslu havayı severler. Ama çoğunluk; mutlak, ezici çoğunluk hava böyle açık olsun ister, pırıl pırıl olsun, kusurlarıyla, güzellikleriyle herşey AÇIK AÇIK görünsün. Herkes tarafından: NETLİKLE. Bu arada "Teşbihlerden hırka ördüm. Hadi giy de, üşüme", denilebilir memleketimizin Yoğun Saz Şairi Geleneği'ne yancı da yazılarak. Doluş doluş doluşuyoruz minibüsümüze; ver elini Şemdinli. Yolların güzelliği, dağların güzelliği bir yana, şöyle ifade edeyim: Japon estamp'larını filan düşünün. İçimdeki latan turizm-tanıtmacı "Japonlar buraları görse, el alem buraları görse kafayı üşütür güzelliğinden", olmadan da olamıyor. Tabii içimizde öldür Allah ölmek istemeyen turizm-tanıtmacı Karbeyaz bir Türk var anlaşılan. Ama Şemdinli! Ama Şemdinli! Tepeden göründüğü anda minibüsü durdurup şöyle bir bakmadan, şöyle bir içimize çekmeden, şöyle bir makinelerin düğmelerine basıp kartpostallaştırmadan yapamıyoruz. Hani güzel insanlar için söylenen "Allah güzel yaratmış" lafı vardır. Şemdinli için de öyle: Allah Şemdinli'yi güzel yaratmış.

ADAM GİBİ KAYMAKAM
Koştur koştur Şemdinli Kaymakamı M. Cihat Feslihan'ın karşısındayız. Karşısında değil de, huzurundayız. İşte adam gibi bir kaymakam. O da kaçınılmaz olarak "Olay yargıya intikal etmiştir", yapıyor. Tamam yapsın da; yapmak var ve yapmak var. Şemdinli halkından, çıkan son derece kahredici olaylardan, yapılabilecek edilebileceklerden bahsederken "insani" bir tutum, "efendice" ve "sağaltıcı" bir duruş. Yoksa inanın, Türkiye Cumhuriyeti Kaymakamları'ndan, valilerinden ters takla atmalarını beklemiyorum. Beklediğimiz BUDUR: En azından görev yerinin halkından bir korkmama/nefret etmeme en mühimi; yabancılamama/düşmanlamama hali. Kaymakam olaylar esnasında nasıl halkın arasına karıştığından ve kendisine ne kadar "efendice" yaklaşıldığından, halktan en ufak bir tepki/olumsuzluk/hainlik/ slogan mlogan görmediğinden söz ediyor, diyelim. Hava açık ve kış güneşli, adam gibi bir kaymakamın odasındayız, Şemdinli güzel mi güzel; birden odaya yakınlardaki ilkokul öğrencilerinin bağrış çağrışları (o meşhuuur ilkokul çocuğu sesiyle) doluşuyor:

"ÜLKÜM: YÜKSELMEK İLERİ GİTMEKTİR."
Benim anında gözlerim doluyor. Ve tabii kaçınılmaz kısım: "Varlığım Türk varlığına armağan olsun!" nasıl basbas bağırıyorlar! Nasıl içten, damardan, yürekten! Ve tabii artık hiçbir Türk'ün varlığı Türk varlığına armağan olmasın. Hiçbir Kürt'ünki de Kürt varlığına. Kürt ve Türk varlıkları "armağan" verilmeden ve "kurban" ve "şehit" ve "ölü" bu varlıklar nasıl yaşarlar dünya üstünde birer armağan olarak. Mesele budur. Derdimiz de. Şehit edebiyatçıları medyalamamızın, tüm o "kahramanlıklarını", fakir fukaranın evladının kanı üstünden sürdürmektedir. Benim çevremde, onların çevresinde (bilmiyorum belki birinin şoförünün oğlu şehit düşmüştür) kısa dönem askerliğini yapmayıp da, oralarda savaşmak zorunda kalıp daAllah şemdinliyi güzel yaratmış. Japonlar görse kafayı üşütürşehit düşmüş insan yoktur. Hakikaten artık on yıllardır üstümüze Baygon gibi sıkılan Şehit Kanları Edebiyatı'ndan kurtulup barışa, insan haklarına, demokrasiye dair YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM.

ZAHİR KORKMAZ'IN EŞİ
Şemdinli Belediye Başkanı Hurşit Tekin harikulade hoş bir insan. Yavuz Donat onunla yaptığı bir telefon konuşmasını satır satır, o denli yetkin aktardı ki köşesinde; tekrara girmek istemiyorum. Girip okuyun. Alemde internet var. Ama İHD ve Mazlum-Der Başkanları'nı kabul eden TBMM İnsan Hakları Komisyonu'yla görüşmelerinin bitmesini beklerken, Belediye'de Umut Kitabevi bombalanmasında canını kaybeden Zahir Korkmaz'ın eşi ve oğluyla görüşüp başsağlığı dileyebiliyoruz. Zahir Korkmaz'ın eşi gencecik, güzelcecik; üçüncü çocuğuna hamile. Dört yaşındaki oğlu Yusuf anorağının ipleriyle oynuyor: Babası bir bombalamada canını kaybetmiş. O artık sonsuza dek babasız kalmış. Farkında olamayacak kadar küçük, küçücük-kıkır kıkır kıkırdıyor. Çok da tatlı bir oğlan çocuğu. Buyrun: gözler dolsun yine. Hemen çantamdaki kana bulanmış kitap içimi de yakıyor, elimi de. Dört yaşındaki Yusuf'un babasının kanıyla katılaşmış kitabın adı "Ayurveda: Sağlıklı Zayıflamanın Yolları." Daha raflarda bir sürü kan içinde kitap vardı. Böyle bir hainliği, caniliği hangi insanlık dışı güçler tasarladı?

ATEŞ EMRİ KİMİN?
Şemdinli'de anlaşılan böyle: Bir ağlayıp bir güleceğiz. Atlıyoruz minibüse yine, Yüksekova'dayız. Önce Belediye Başkanı Salih Yıldız'la sonra da Yüksekova Kaymakamı'yla görüşüyoruz. Yüksekova Kaymakamı olayları hiçbir şekilde Şemdinli'de olanlarla "karıştırmamamızı" istiyor. Yani ona kalırsa Yüksekova'da durum bambaşka. Anlaşılan Şemdinli'de yapılan "suçüstü" nün haklılığını HİÇ KİMSE sorgulayamıyor: Yani izan sahibi hiç kimse. Yüksekova'da ise "Haksız bir isyan" yaşandığına dair bir hava yaratılmak isteniyor. Şiddetle. Şemdinli'de yaşanan olayları protesto etmek/basın açıklaması yapmak için toplanan halkın üstüne su panzerleriyle tazyikli su sıkmak, gaz bombası atmakla yetinmeyip, göstericilerin üstüne ATEŞ AÇMAK: Ölüm ve yaralamalara neden olmak, en diplomatik dile sığınmamız icap ediyor ise: ORANTISIZ BİR GÜÇ KULLANIMI değilse nedir, söyler misiniz peki? Böyle dediğimiz Yüksekova Kaymakamı göstericilerden dağılmamakta ısrar eden bir grubun güvenlik güçlerine ateş açtığını iddia ediyor. Peki kurşun yarası almış hiçbir güvenlik görevlisi var mı? Hayır, yok! Yalnız bir polis, şarjörüne mermi sürerken ayak parmağından kendi kendini yaralıyor. Peki kurşun yarası yoksa silahlanmış bir gruptan söz edilebilir mi? Ayrıca jandarma güçleri olaylar başladıktan sonra değil, basın açıklamasından önce konuşlanmış vaziyetteler. AYRICA: Yüksek binalara yerleştirilen keskin nişancıların göstericilerin üstüne ateş açma emri nasıl verilmiştir, neden verilmiştir, kim ya da kimler tarafından verilmiştir? Böyle bir sürüsoru var.

KİRLİ VE KALIN BALIK
Eğer bizler Susurluk'ta görevimizi yerine getirip ihtiyacımız olan temizlik harekatına tam anlamıyla girişseydik, girişebilseydik BUGÜN HALA bir takım karanlık güçlerden söz etmek durumunda kalmayacaktık. Kurtulmuş, tertemiz, pir-ü pak olacaktık. Ve huzur içinde. Şimdi kalkıp Şemdinli halkı sayesinde elimize geçmiş bu kirli ve kanlı balığı kaçırmayalım. Bunu yok genelkurmay başkanlığı oyunlarıyla yok alt-kimlik üstkimlik tartışmalarıyla bulandırıp üstadı, müptelası olduğumuz komplo teorilerinin bulanık sularına yine, yeniden salıverip daha da tehditkar, daha da amorf, daha da ölümcül bir Derin Balina'ya dönüştürmeyelim. Dönüştürmeyelim ki; karanlığı, balçığı, karışıklığı, savaş ortamını seven gücünü oradan alan/beslenen birtakım minik (olmasını arzu ettiğim) organize güçlerin ani baskınları ve baskılarına daha fazla maruz kalmayalım. Her şey Şemdinli'de Umut Kitabevi bombalamasını yapıp kaçan itirafçının sığındığı görev arabasıyla, arabanın içinde yakalananlarla başladı. Gerçek anlamıyla. Jandarma Kıdemli Başçavuş Ali Kaya'nın 9 Kasım günü Hakkari Birlik Komutanlığı'ndan çıkış yaptığı esnada plaka no'su 73 01 98 olan Renault 19 Europa araç, olay esnasında 09 AK 933 no'lu plakayla yakalanıyor. Yani birlikten çıktıktan sonra, yolda plaka değiştirilmiş. Aracın kilometre göstergesiyle oynanarak 1006 kilometre (Araç Görev Formu- Km/Mil Bölümü'nde) eksik gösterilmiş.

FIRSAT VARKEN HEMEN
Ali Kaya'ya göre "istihbarat çalışması yapmak için" yanlış zamanda yanlış yerde bulunan jandarma aracının bagajının içinden 3 adet Kalaşnikov, on adet mermi dolu şarjör, el bombaları, kamuflaj yelekleri ve bomba yapımında kullanılan kimyevi madde dolu kutular ele geçirilmiş vaziyette. TSK Askeri Araç Yönergesi'ne göre göreve çıkan araçlarda bulunan yüklerin mutlaka kayda alınması gerekiyor. Oysa 9 Kasım tarihli Araç Görevlendirme Belgesi'nin YÜK MİKTARI bölümü onca silah ve malzemeye rağmen boş gözüküyor. (Engin Aslan'ın haberiÖzgür Gündem) Eksik gösterilen kilometre, Birlik Komutanlığı'ndan çıktıktan sonra değiştirilen plaka, hiçbir kaydı verilmeyen bir sürü silah cephane.. Şimdi JİTEM midir, JİT'leşmiş midir, nedir; BU ADAMLAR kimlerdir, kimin emrindedirler, bilemeyeceğim. Derinnn oyunlarının amaçlarını da. Ama artık tepemizde Provokasyon Kazanları kaynatan bu güçleri bilmek, onlardan hesap vermelerini istemek, kimlere "bağlı" olduklarını öğrenmek hepimizin hakkı. Onlar güçlerini kaybetmesin diye, karanlık güç alanlarında, metrekarelerinde bir azalma/eksilme olmasın diye bu vatanın evlatlarını şehit vermekten, bir bölgenin yoksulluğa, yoksunluğa mahkum edilmesinden, komplo teorisyenlerinin zırvalarıyla meşgul edilmekten cümlemize BÖÖÖĞHH geldi. Bir şeyler değişsin istiyoruz. Fırsat varken:HEMEN ŞİMDİ. NEDEN OLMASIN diyoruz. Hakikaten istiyorsak ve diyebiliyorsak tabii.

- B İ T T İ -

PERİHAN MAĞDEN - ŞEMDİNLİ


1 2 3 4 5
 
DİĞER SİYASET HABERLERİ
 'Kürdüm diyemezsin' dersen isyan çıkar!
 İslamifobiya insanlık suçu
YAVUZ DONAT
İktidar güzelleştirir
Fenerbahçe İkinci Başkanı Nihat...
Savaş Abi okullu oldu
Savaş Ay'ın önderliğinde toplanan bağışlarla Ağrı'nın Doğubayazıt...
Nişanlısının önünde öldü
İşkembecide nişanlısıyla kavga ettiği için uyarılan Deniz Çakmak...
10 kişi assanız ancak yürekler soğurdu
10 kişi assanız ancak yürekler soğurdu
Eski İçişleri Bakanı Meral Akşener: "Susurluk için halk 'çete...
Ben öğretmenim bu da kimliğim...
Ben öğretmenim bu da kimliğim...
Öğretmenlerin üç günlük eylem mesaisi dün Ankara'da yapılan basın...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu