|
|
|
|
|
|
Jako'yu neşeyle andılar
Jak Deleon için düzenlenen anma toplantısını yılllar önce Özdemir Asaf'la birlikte gittiği Bebek Bar'ın duvarında yazan bir dize özetliyordu: 'Yetmez bir başına ömür bir kişiye.' Deleon, birçok hayat yaşamıştı.
Yağmurlu ve soğuk 22 Kasım günü Boğaziçi Üniversitesi'nin eski kütüphanesi olan Rektörlük Toplantı Salonu'ndaki ekrana yansıyan görüntülerdeki genç adam soruyordu: "Ayaspaşa hep rüzgarlı mıdır? Yani bu bayır bir yel tutan yokuşu mu?" Cevabı neşeli, biraz da muzip bir ifadeyle yine kendisi veriyordu: "Ayaspaşa'nın rüzgarla bir ilgisi yok. Taksim meydanından denize inen bu yokuş adını Arnavut Ağalığı'ndan Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamlığına kadar yükselen Ayas Paşa'dan alıyor..." Ekrana yansıyan eski röportajında Evliya Çelebi dışında hep yabancı seyyahların yazdığını yakınarak anlattığı İstanbul'dan söz ediyordu: "İstanbul'un tarihi biraz da göçlerin tarihi demektir. İstanbul bir kültür mozayiği, bir metropol..." Mozart'ın Requiem'i ile başlayan ve Albinoni'nin Adagio'su ile süren tören, Jak Deleon'un son döneminde ders verdiği Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu İleri İngilizce Birimi'ndeki arkadaşları tarafından hazırlanmıştı. Sunuculuğunu da gene İleri İngilizce Birimi'nin hocalarından ve orada bulunan kişiler arasında "Jako'yu en eski tanıyanın" kendisi olduğunu söyleyen Yağız Tanlı yapıyordu. Arkadaşları, sevdikleri, öğrencileri ve okurlarından oluşan kalabalık 8 Temmuz günü 54 yaşında geride otuz beş kitap, onlarca makale ve sayılamayacak kadar çok anı bırakarak hayata veda eden Prof. Dr. Jak Deleon'u anmak için bu soğuk kasım akşamında bir araya gelmişlerdi. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşe Soysal ve Musevi Cemaati Başkanı Silvio Ovadya dostları Ayşe Aka, Yıldız Alpar, Belgin Altop, Boğaziçi Üniversitesi'nden hocası Prof. Dr. Süheyla Artemel, Yalçın Emiroğlu ve Boğaziçi Ünüversitesi rektörlerinden Prof. Dr. Sabih Tansal, Deleon'la yaşadıklarını kalabalıkla paylaştılar. Bir başka İstanbul ve Türkiye aşığı John Freely ise toplantıya katılamamıştı ama Jak Deleon'un çalışmalarını öven mesajını göndermişti.
KOCAMAN MAVİ GÖZLER Bütün konuşmacılar Jak Deleon'un zeki, şakacı ve "farklı" kişiliğinden söz ederken (hemen herkes kravat takmaktan nefret ettiğini biliyordu!), eski edebiyat hocası Süheyla Artemel, Deleon'un edebi kimliğinin altını çiziyor ve bir yazısından bölümler okuyarak onun bu dehasını daha fazla kullanmamış olmasının bir kayıp olduğunu söylüyordu. Arkadaşı Belgin Altop "Kocaman mavi gözlerindeki ifadenin" hiçbir zaman değişmediğini söylerken, yakın dostu Yalçın Emiroğlu da Jak'ın ona maç seyrettiği için kızdığını, o nedenle sık sık "kavga" ettiklerini anlatıyordu. Toplantıya katılanlar aralarında sözbirliği yapmışcasına, Deleon'un hayat arkadaşı Hülya Kaya'nın onun hayatına bir "hülya, bir rüya, bir kanatsız melek" olarak girdiğini belirtiyordu. Deleon'un ataları kozmopolit dediği İstanbul kültürünün önemli damarlarından birini oluşturuyordu; Hıristiyanların zulmü yüzünden beş yüz yıl önce İberik Yarımadası'ndaki vatanlarını kendilerine isim olarak alıp Osmanlı topraklarına göç eden Sefaradlar'dı. Ölümünden sonra gazetelerin neredeyse ortak bir başlık gibi kullandığı nitelemeyle "İstanbul aşığıydı". Kitaplarında Mustafa Kemal ve Ali Fuat Cebesoy'un birlikte gittikleri Zeuve Birahanesi, Cahide Sonku'nun kahkahalarıyla çınlayan Rejans, Kızıl Ordu önünden kaçan Vrangel'in askerleriyle birlikte İstanbul'a gelen Rus göçmenlerin trajik öyküleri gösteri gibi bir araya geliyordu. Gençlik yıllarında Özdemir Asaf'ın Bebek'deki barına sık giden Jak Deleon'un anıldığı toplantıyı çoktan tarihe karışan bu barın duvarında yazan bir dizenin son cümlesi ifade ediyordu; "Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye..."
Cengiz ERDİNÇ
|
|
|
|
|
|
|
|
|