| |
|
|
Koleradan ölüm kaçınılmazdı
1830 ayaklanmasından sonra yurdundan kaçan Adam Mickiewicz, Paris'te üslenmiş ve oradaki Polonyalıların örgütlenmesini sağlamış. 1855'te ise İstanbul'a gelip, yerleşmiş. Amacı Osmanlı'ya sığınan Polonyalıların durumunu incelemek ve 1853'te başlayan Kırım Savaşı'nda onların Türkiye safında aldıkları yeri güçlendirmekmiş.
Moral vereyim derken Çok sevmiş İstanbul'u. İnsanını, denizini, yolunu, sokağını çok sevmiş. En güzel özgürlük şiirlerini de burada yazmış zaten. O sıra Feriköy, Kurtuluş tepeliklerinde çadırlardan ibaret askeri hastaneler varmış. Oraları, yaralı, sakat Polonya askerlerini ziyaret eder, onlara moral verirmiş her gün. Ama yine o askerlerden kolera mikrobu kapmış ve hastalanmış.
Tören üzerine Devir koleranın öldürücülüğüne çare bulunamayan bir devir. Nitekim bu dev adam da 10 gün içinde erimiş, bitmiş ve yitmiş dünyadan. İstanbul'da yapılan cenaze törenini şöyle anlatıyor tarihçiler:
Cenaze alayı "Beyoğlu'nun çamurlu yolları arasında, bir çift öküzün çektiği, sade bir tabut vardı. Polonyalılar'dan başka, kimse yok sanıyorduk. Yanılmış olduğumuzu biraz sonra anladık. Arkamızda, sokağı kaplamış, başlarına siyahlar sarmış, sel gibi bir kalabalık akıyordu. Cenaze alayında, her ulusu temsil eden kişiler vardı. Sırplar, Dalmaçyalılar, Karadağlılar, Arnavutlar, İtalyanlar, özellikle Bulgarlar çoğunluktaydı. Ölenin şahsında, Slav şairin dehasına duydukları saygıyı böylece gösterdiler."
İçi boş ceset "Vasiyeti Paris'e gömülmek olduğu için, oraya göndermemiz farzdır" demiş Osmanlı yönetimi. İç organlarını çıkarıp, İstanbul'da yaşadığı evin bodrum katının da altına gömmüşler. Sonra da Paris'e gitmiş içi boş cesedi. Orada büyük bir törenle hem de devlet töreniyle toprağa verilmiş.
Öz yurduna nakil Aradan on yıllar geçip Polonya arzuladığı bağımsızlığa kavuşunca halk, milli şairinin mezarını kendi topraklarına istemiş. Mezar açılmış ve çürüyüp, toprak olan, bitki olan, böcek olan kısımları da orada, Paris'te kalırken, kemikleri öz yurduna nakledilip gömülmüş.
Tatlı badem sokağı Bugün, yani 26 Kasım günü bu ulu ozanın ölümünün 150'nci yıldönümü. Yurttaşları onun geçmişteki izlerini sürerken kentimize de gelip yaşadığı evi bulmuşlar. Onarıp müze haline getirmişler. Bu müze, yani şairin yaşadığı ev Tarlabaşı'nda Tatlı Badem Sokağı'nda.
Tehlikeli mıntıka Ancak gitmek, ziyaret etmek çok riskli. Ne yazık ki o bölge tamamen kapkaççıların, tinerci, hapçı ve gayrı meşrucuların yaşam alanına dönüşmüş halde. İşte haber olarak gazetecileri, öykü olarak sinemacıları güvenliği açısından da polisleri ilgilendiren bir adam, bir yaşam, bir mekan. Gerisi bu saydığım işlerle iştigal edenlerin bileceği iş.
|