Depresyon: Teşhis ve tedavi!
Farkındaysanız tıbbi bir başlık attım! Son bir aydır boş vakitlerimi hastanelerde geçirmeyi 'tercih ettiğim' için, sağlık sektörüne yakın hissediyorum! Sorun bana! Gastrointestinal ne demek? Advers etkiler ne manaya gelir? Endoskopi nasıl yapılır?! Hatta hastanede kardiyoloji bölümünün nerede olduğunu bile tarif ettim birilerine. Hemen ardından da bir odadan çağırdılar beni. Bir beyefendi rahatsızmış, beni televizyondan çok seviyormuş, bir geçmiş olsun der miymişim? Elbette derim de... Odaya girer girmez anladım ki, adamcağızın benimle ilgisi yok! İlgisi olsa da takati yok! Beni görmek isteyen eşi, ve elinde kağıt kalemle imza almak için bekleyen kızları! 'Geçmiş olsun' dileklerimi hanımefendi kabul etti... Niye bunu sordum hiçbir fikrim yok ama, galiba adamcağızın yüzünün yeşil tonlarında olması, veya rahatsız sessizliği doldurma çabası dürttü: - Nedir hastalık? - Vurdular! - Vurdular mı?! - Yaa. Tabancayla! İnce barsak, pankreas, karaciğer gitti! Esas tuhaf olan, vurulmadan mütevellit iç organların zarar görmesi değil elbette. Kadıncağızın bunu hafif bir gülümseme, hatta kikirdemeyle anlatması! Meğer onbir gündür hastanedelermiş! Çok iyi anlıyorum! "Vallahi İstanbul çok bozuldu" gibi bir şeyler geveleyip, imza verip dışarı çıktım! Travma anlarında, büyük üzüntülerde, acılarda insanlar depresyona girmiyor. Ya sinirli oluyor, ya lüzumsuz bir neşe, çakı gibi bir sağlamlık hakim oluyor bünyeye... Şu aralar İstanbul en karanlık günlerini yaşıyor! Tarihi, politik açıdan falan değil. "Din ulemalarına soralım" tipi bir karanlıktan bahsetmiyorum, o ayrı! Meteorolojik bir tespit yapıyorum. Doğduğumdan beri bu şehirde yaşıyorum, bu kadar güneşsiz günün arka arkaya geldiğini hatırlamıyorum! Ne yağmurmuş, ne kasvetmiş, dinmek bilmedi!
SINIFSAL AYRIMCILIK! Herkesin morali bozuk! Hatta depresyon kelimesinin yazılışını veya anlamını bilmeyenler bile depresyonda olduklarını iddia ediyorlar! Sevimli, ama sınıfsal ayırımcılığı mizah malzemesi olarak gören bir ahbabım anlatırdı. İşyerinde bir hademe çalışırmış. Bir iki gün işe gelmemiş. Döndüğünde ahbabım sormuş ne oldu diye: - Evladım hasta mıydın? - Yoh. - Ailende, çoluğunda çocuğunda bir problem mi var? - Yoooh. - E para mı istiyorsun? Başka iş mi buldun? Nedir? - Moralim bozuktu. Depresyona girdim beyefendi! Bu noktada ahbabım kopmuş, "Ulan, sen kimsin ki moralin olacak? Sen depresyonu nereden bileceksin?!" diye! Sınıfsal ayırımcılık var demiştim! Bense hayatımda hiç depresyon yaşamadım. Kimyasal olarak o şanslı insanlardanım. Özellikle dergilerde çalıştığım, daha stressiz, daha gevşek yıllarımda "Sende serotonin fazlası var" derdi arkadaşlar. Sağolsunlar! Bu ay ise hakikaten hayatımın en kolay dönemi değil. Ailede arka arkaya hastalıklar, zaten yüksek çalışma temposu, şudur budur. Ama hani depresyon? Fıs! Yine birisi komik bir şey söylüyor, ben gülüyorum. Yine aniden bir şeye neşeleniveriyorum, keyfim geliyor.
DEPRESYON DA NE? Amerika'da uzun zaman bu konuda çalışmış bir arkadaşım, "Depresyonun en iyi ilacı şöhrettir" dedi. Ünlü insanlara şu veya bu şekilde gösterilen ilgi ve sevgi, onların depresyona girmeleri ihtimalini azaltıyormuş. (Onun yerine başka psikolojik problemleri oluyor, alkol bağımlılığından narsisizme giden geniş bir yelpazede ama, neyse!) Ancak, teori doğruysa bile, e ben eskiden de böyleydim. "Ben kimim ki moralim bozulsun, depresyonu nereden bileceğim" ezikliği var belki de! Depresyon kadınlarda erkeklerden daha çok görülüyor. Beyindeki kimyasallara, hormonlara şuna buna bağlı olarak gelişiyor çoğu zaman. Benim gıcık olduğum bu türler değil. "Sabah kalktııım, Ahmet Efendi'ye dedim ki, Ahmet Efendi, bu bahçedeki güller hâlâ budanmamış, o da bana şöyle dedi, ben de ona ama böyle dediiim, süpeer moralim bozulduuu!" tipinde depresyonlar! "Maalesef" mi, "Ne mutlu ki" mi bilmiyorum, ama hayatımda hiç depresyon lüksüm olmadı! Moralim de bozulamayacak kadar meşguldü hep! Sıkar mı depresyona gireyim? - Sevgili seyirciler bu hafta dizi yok, sayın editörüm gazete yazımı yazamadım kusura bakma, oyuncu arkadaşlar senaryo beklemeyin, canımdan çok sevdiğim yönetmenim, sete gelmeyi düşünmüyorum! - Neden? - Moralim bozuk! Hadi lenn! Benim depresyona girebileceğim tek zamanlar uyuduğum saatler! O sırada moralim bozuk oluyorsa da farkına varmıyorum zaten! "Ahmet Efendi gülleri budamamış" tipi 'havadandır havadan' depresyon geçiren herkese acil şifalar diliyorum! Ben, hastanedeki hanımefendi ve bizim gibilere havanın kasvetli olması etki etmiyor!
|