kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Bayramlar onsuz çok zor geçecek
Bayramlar onsuz çok zor geçecek
Aşk Bir Ömür Sürer

Bayramlar böyle yalnız geçmiyor

Eşim, arkadaşım, her şeyim" dediği Güneş Günaydın'ı bir süre önce kaybeden 73 yaşındaki oyuncu Erol Günaydın, ilk kez eşi olmadan bir bayram geçiriyor.


Bayramlar onsuz çok zor geçecek

Eşi Güneş Günaydın'ı kısa bir süre önce kaybeden Erol Günaydın, 40 yıl sonra ilk kez bayramı eşi olmadan geçiriyor. Sanatçı, eşini hatırladığında hüzünlense de çocukluğuna ait anılar yüzünü gülümsetiyor.

Geçmiş bayramlardan aklınızda kalan ne var? Size alınan yeni giysiler, topladığınız bayram harçlıkları ya da büyük annenizin verdiği kar gibi beyaz mendiller mi? Günümüz çocukları ne yazık ki bu birbirinden güzel hatıraların hepsinden yoksun olacaklar. Özellikle de geleneklerimizden giderek uzaklaşan ve herkesin birbirine yabancılaştığı büyük şehirlerde yaşayan çocuklar... Oysa eskiden büyüklerimizi ziyaret edip küçük de olsa bir bayram harçlığı, şeker ya da çikolata almak bizim için en büyük keyifti. Bugün 30-40 yaşlarına gelmiş kimsenin anne ya da babasının ziyarete gelen çocuklara bir mendil ya da harçlık verdiğini sanmıyorum. Hem mendil mi kaldı ki? Neyse ki o kıymetli kuşağın son temsilcilerinden biri, hala aramızda: Erol Günaydın. Bayram öncesi ziyaret ettiğimiz, eski bayram günlerini ve anılarını bizimle paylaşmasını istediğimiz sanatçı, kah neşeli kah hüzünlüydü o gün. Bu bayramın onun için çok ayrı bir anlamı vardı çünkü. 40 yıllık hayat arkadaşı Güneş Günaydın'ı kısa bir süre önce kaybeden sanatçı, bunca yıldan sonra onsuz ilk bayramını kutlayacaktı. "Doğrusu bayramın gelmesini hiç istemedim. Onsuz ne yaparım bilemiyorum. O benim her şeyimdi; eşim, en yakın arkadaşım, elim, ayağım... Bayramlar artık çok zor geçecek" derken gözleri doluyor, sesi titriyordu. Gündüzleri ziyarete gelen eski dostlar, şeker almak için kapıyı çalan küçük çocuklarla avunacaktı belki ama ya sonra? Günaydın, "Herkes neden hala çalıştığımı soruyor bana. Oysa ben işle avunuyorum. Çalışırken rolüme konsantre oluyor, eşimin yokluğunu biraz olsun unutuyorum. Örneğin şimdi yeni çektiğimiz dizinin setinde Uğur'la (Yücel) dertleşiyorum, oradaki genç oyuncularla konuşuyorum... Vakit böylece geçiyor." Usta oyuncunun içini en çok acıtan ise güneşin battığı, el ayak çekilip bir başına kaldığı akşam saatleri... "Geceleri çok zorlanıyorum. Hele yalnız uyumak öyle zor ki. Çoğu zaman uyku tutmuyor, 03.00'a 04.00'a kadar televizyon seyrediyorum. Kolay değil tabii, eşim yemeğimi bile eliyle yedirirdi bana bazen. Beni kendine çok kötü alıştırmıştı" diyor. Tüm bunları dinlerken kendinizi bir an onun yerine koyuyor ve acısını yüreğinizde hissediyorsunuz. Burnunuzun direği sızlıyor, gözleriniz doluyor ve odayı bir sessizlik sarıyor...

TİYATROLAR DOLARDI
Ama o yine olgun, hayatla yine barışık... "Sizi de boşuna üzmeyeyim" dercesine konuyu hemen değiştiriyor, "Hadi biraz da eski güzel günlerden bahsedelim, bayram günlerinden.." Onun geçmişe dair çok hoş anıları var. En çok da eskiden bayramlarda rengarenk giyinmiş insanların dolaştığı sokakları sevdiğini söylüyor: "Paramız zenginliğimiz yoktu belki ama gönül zenginliğiyle yaşıyorduk. Şimdiki gibi itiş kakış yoktu. Bayram günleri mahalleler rengarenk giyinmiş insanlarla dolardı. Terzilerden aldıkları yeni dikilmiş elbiseleri, kunduralarıyla herkes sokak sokak dolaşır, birbirini ziyarete giderdi. Dedikodu yine vardı ama şimdiki gibi zarar verici değildi. En çok kimin kızı kiminle kırıştırıyor, onlar konuşulurdu. Şimdi o sevgiler, o sosyal hayat kayboldu" diyor. Cebinde 50 kuruşla Beşiktaş'ta "Kambur'un Bahçesi"nde Dümbüllü'yü izlemeye, Beyoğlu'na sinemaya gittiğini dün gibi hatırlıyor, "Eskiden bayram günleri ilave matineler konur, tiyatrolar dolup taşardı. Şimdi bayramda değil tiyatroya gitmek, İstanbul'da kimse kalmıyor. Beyoğlu'na gelenler de ellerinde fast food yiyecekler, kimse kafasını kadırıp da 'Ne oynuyormuş' diye bakmıyor." İstanbul'un o eski güzelliğini anlatmak için yakın arkadaşı tiyatrocu Altan Erbulak'la kurdukları bir hayali anlatmadan da edemiyor Erol Günaydın: "Eminönü eskiden kalabalık olurdu. Ama bayram günlerinde dükkanlar kapandığı için boşalırdı. Altan'la derdik ki 'Bayramda çadır kuralım da Eminönü'nün tadınavaralım, vapurları seyredelim. Manzara öyle güzeldi ki deniz masmaviydi."

GİDECEK KİMSE YOK
Geleneklerine bağlı Akçaabatlı bir ailede büyüyen 73 yaşındaki sanatçı, evlendikten sonra da geleneksel bir hayat sürdüklerini söylüyor: "Büyüklerimizi ziyarete her zaman gittik. Kızlarım anneanne, babaanne sevgisini, onlara saygı duymayı bilerek büyüdü. Ben geleneksel tiyatroya da çok meraklı olduğum için çok bağlıydım örf adetlere, özen gösterirdim. Eşimle bile görücü usulüne uygun evlendik. Hiç unutmam, Yıldız Kenter istemişti bana Güneş'i." Eşinin çok becerikli olduğunu ve elinden her türlü işin geldiğini anlatan Günaydın, bayram günlerinde evlerinde çok güzel bayram sofraları hazırlandığını anlatıyor. Bayramın en mutluluk verici ve kıymetli anı da bu sofralarda yapılan doyumsuz sohbetler onun için, "Ailece bir araya gelinen yemeklerin yerini hiçbir şey tutmaz. Bu çok önemli bir gelenektir" diyor. Hiç unutmadığı bir anısı ise eşi ve iki kızıyla eve döndüğü o bayram günü... "Kızlarım küçüktü o zaman. Tiyatrodan para alamıyorum, çok sıkıntılı bir dönemdeydik. O bayram kızlarımın topladığı tüm bayram harçlıklarını ellerinden almak zorunda kaldım. Ama söz verdim 'Bu paraları sizden borç alıyorum, geri vereceğim' diye. Sözümü de tuttum." Eh, ne de olsa artık yaşı "73" Erol Günaydın'ın. Bayram ziyaretine gidecek hali yok ya! Ama o "Gidecek kimse olsa giderim ama kimse kalmadı. Bazen hiç olmazsa oturduğum apartmandaki komşularıma gideyim diye düşünüyorum ama bu koca binada kimse kimseyi tanımıyor. Oysa biz birbirimizi severek büyüdük. Bayramda bir yere gideceğiz diye sevinirdik" diyor düşünceli düşünceli. Neyse ki onu görmeye gelen eski tiyatrocu dostları ve yan dairesinde yaşayan küçük kızı Günfer'in arkadaşları olacak bu bayram. Onları çağırıp hep birlikte sofra kuracaklar. Her ne kadar yalnız kalsa da tek başına sofraya oturmaya bir türlü alışamamış çünkü. Kızlarından Ayşe ve Fatoş yurtdışında yaşadığı için babalarının yanında olamayacak, "Ayşe İtalya'da yaşıyor. Evli, bir de çocuğu var. Fatoş ise Amerika'da, çalışıyor. Ama ararlar mutlaka. Neyse ki küçük kızım burada" diyor. Bu tatlı sohbeti bırakıp sokağa, o itiş kakışın arasına karışmak hiç de içinden gelmiyor insanın. Ama hayat böyle bir şey işte... Yola devam etmek zorundasınız. Nice güzel bayramlara...

İlknur K. AKMAN

DİĞER YAŞAMA DAİR HABERLERİ
 Yıldızları giydiren Türk
 İngilizler Penti çorap giyecek
 Dostlarımızı kışa hazırlayalım
 Boğaz ağrısına yosun
 Çocuklara fiziksel istismar bitmiyor
 Yumak
 Pembe Melekler şifa dağıtıyor
 Su Dedektifleri
 Hayvanları sevmeyen insanı da sevmiyor
 İlaç yerine sebze suyu için
 Evin yeni CEO'su
 Herkes yogayla iyileşecek
 Popçu değil şarkıcı
 Ben ırkçı değilim anne...
 Hayata artı kat
 Arabesk soslu şarkılar
 Bu oyunun kuyruğu var
 Nerede Ne Var?
 Ücretsiz Aşı Hattı Sorularınızı Bekliyor
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
  » Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ
Doğan bebek büyüyor
Bir yaşından sonra bebekler yürümeyi...
PROF. DR. ERDEM YEŞİLADA
Keten tohumu zehirleyebilir
Keten tohumu son zamanlarda...
İnsan büyüyünce hayalleri de mi büyür?
İnsan büyüyünce hayalleri de mi büyür?
Babam ve Oğlum Mükemmel olmayan, kusursuz sayılmayacak bir film ama...
Sanki bir geçiş bölümü gibi
Sanki bir geçiş bölümü gibi
Harry Potter'in büyücülük okulunun 4. yılı, sinemada da 4. filmine...
Garsonluğun geleceği karanlık
Osman Serim yiyecek içecek sektörünün her alanında geniş deneyimi...
Erkeksi forma istemiyoruz
Formalarının kendilerini erkeksi göstermesinden yakınan bayan...
Delikanlılar geliyor
İlk kez 1992'de Boğaziçi Üniversitesi'nde oynanmaya başlayan Amerikan Futbolu...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.