Bir yazı yazdım pişman oldum..
Meğerse "Şemdinli Susurluk değil" demek, günahların en büyüğüymüş. Meğerse "İşte yeni Susurluk!" diye haykırıp olmayan "infaz listesi" ni yayınlamak, ardından da "Bu pislik temizlensin" diye herkesi istifaya çağırmak lazımmış. Kazara benim pazar günü yaptığım gibi "Şemdinli Susurluk değil" demek, Susurluk'taki illegalitenin bir "devlet politikası" çerçevesinde geliştiğini; bu kararın dönemin hükümeti ve MGK'sının terörizmle mücadelede "önleyici savaş" konseptine geçişinin bir sonucu olduğunu; Susurluk'ta siyasetçi ve mafya bağlantısı olduğunu ve olayı "vahim" kılan unsurun "Ankara ayağı" olduğunu söylemek, en iyi ihtimalle entelektüel çevreler tarafından "ayıplanmanıza" neden olacaktır. Hele de moda görüşün dışına çıkıp, Şemdinli'deki olayın muhtemelen kendini "devlet yerine koyan" üç beş Rambo tarafından yapılan "lokal" bir kanunsuzluk olduğunu söylemek; (ne kadar ısrarla suçluların "cezalandırılmasını" isteseniz de) iyice dışlanmanıza neden olacaktır. Bölgedeki güvenlik güçlerinin "Ankara bizi yalnız bıraktı" psikolojisinde olduğunu ve bunun tehlikeli bir durum olduğunu hatırlatırsanız, iyice batmışsınız demektir. Daha da ileri gidip hükümetin "terörle mücadele" tartışmalarını çoğu zaman sivil iradeye yönelik bir "komplo" olarak gördüğünü, ancak asıl yapılması gerekenin "bu işi yerel birimlerin kaderine terk etmektense, ciddiye alıp yönetmek" olduğunu söylerseniz, benim başıma geldiği gibi "Sana kim yazdırıyor bu yazıları?" ya da "Susurluk'u savunuyorsun?" sorularına maruz kalırsınız. Hele daha önceleri "Terörle Mücadele Koordinasyon Merkezi" nin kurulması yönünde bir görüş bildirmişseniz, Alis Harikalar Diyarı'nda yaşamak varken bombaların patladığı bir Türkiye'yi anımsattığınız için, meslektaşlarınızı iyice kızdırırsınız. Ama derin devlet komplosunun bir maşası olarak algılanmanıza asıl sebep olacak şey; "2 ayda 14 patlama" yaşayan Şemdinli'de, ilçe girişinde kimlik kontrolünün PKK tarafından yapıldığını, cenazelerde "Kana kan intikam, liderimiz Öcalan" sloganları atıldığı, Türk bayrağının paralandığı ve bölgeye giden üst düzey emniyet yetkililerinin "helikopterle" zar zor ilçeden çıkarıldığını söylemeniz. Kamu düzenini savunmak, demode, geri kafalı, hatta "faşizan" bir tutum. Herkesten özür dilerim. Şemdinli bugün sakin, ama bu sefer Yüksekova karıştı. Üç kişi öldü. Bu trend devam edecek. Son günlerde yaşananlar, aylardır "Filistin görüntüleri", "sokak eylemleri" ve "açık isyan görüntüleri" yaratma çabasında olan PKK'nın ekmeğine yağ sürüyor. PKK bu psikolojik üstünlüğü elde etmişken neden dursun ki? Tamam bunları söylemeyelim. Zaten Alis Harikalar Diyarı'nda terör yok, terörle mücadele gereği hiç yok. Tövbe, dedim. Ama naçizane sorum şu: PKK'nın başarıyla mesafe kaydettiği bir ortamda, Şemdinli'yi, Yüksekova'yı Hakkari'yi, "kaybetmemek" için bir formülünüz, hatta bu konuya en ufak bir ilginiz var mı? Yoksa, yoksa, aklınızda olan "masaya oturmak" mıydı sayın baylar?
|