Marco geri döndü
İki Alman hocanın karşılıklı oturduğu maçın dört golüne imza atan da Brezilyalılar'dı. Tuncay takımına galibiyeti getiren golü bulurken, sahada skor adına Türk damgasını vuran tek isimdi. Sivasspor'un başlangıç taktiğinde Schalke esintileri vardı. Bir anda baskı kurup, topu kenarlara indirdiler. Bu iş için de özellikle Fenerbahçe'nin sol kanadını seçmişlerdi. Maç yazımızı Ümit Özat'ın üstüne kuracakmışız gibi geliyordu. Son haftaların en çok tepki toplayan oyuncusuydu. Ne yapsa kendini beğendiremiyordu. Musa Kuş ve Murat Duman, Tuncay'ın ısınmasını beklemeden bu fırsatı değerlendirdiler. Gol sol taraftan kullanılan korner atışı ile geldi. Sivas ikinci golü de yüksek topla buldu. Ümit kademe hatası yapmıştı. Fenerbahçe'nin rakibe tehlike olarak verdiği tüm pozisyonların yüksek toplarla olması, Volkan'ın iki boş çıkış yapması elbette tesadüf değildi. Schalke'deki iki gol de yüksek toplarla olmuştu. Biraz dersini çalışan, akıllı bir teknik adam Fenerbahçe'yi çözebiliyordu. İlk golden sonra maçın F.Bahçe'nin istediği tempo ile geçtiğini belirtmeliyiz. 1-1'i mükemmel bir Aurelio füzesi ile buldular. Son haftaların formsuz ismi, takımının "termometresi" olduğunu bir kez daha kanıtladı. Marco iyi oynadığı zaman, sorunlar da çabuk çözülüyor. 10 haftalık galibiyet serisinde elbette bir çok oyuncunun katkısı var ama Aurelio ile kazanılan maçların kalitesini de test etmek gerekir. İlk yarının son dakikalarında Alex'i istekli bir pres yapma arzusu içinde gördük. Soğuk hava, gündüz saatleri, "neredeyiz?" sorusuna, Alex'in kafasında ancak 40 dakika sonra cevap getirmişti. "Golü atalım, maçı bitirelim" diyorlardı. Marco nefis bir pas attı, Alex Hakkı'yı avladı. Maçı paslarla boğan F.Bahçe'ye Lorant, iki ofansif değişiklik ile cevap verdi. Gol istiyordu, attı. Maç beraberliğe bağlandı ama bu kez de Sivas'ın peş peşe hataları gelmeye başladı. Yoruldular ve nerede duracaklarını unuttular. Tuncay Alex göz göze geldiğinde fırsatı değerlendirdiler. İsmet Arzuman sıfıra yakın hata ile maç yönetti. Son dakikalardaki Aurelio'nun topu omzuyla karşılamasını iyi değerlendirdi. Ekibin en kötüsü, dördüncüsüydü. Bülent Demirlek, Lorant'ı kulübesine sokmayı başaramadı. Alman hocanın kendisini bir el hareketiyle uzaklaştırması da ilginçti.
|