|
|
|
|
Kutsal emanetin Anahtarı onda
Hz. Muhammed'in Veysel Karani'ye verdiği hırkası, Ramazan ayı boyunca Fatih'teki Hırka-i Şerif Camisi'nde sergilenir. Bu kutsal emanetin anahtarı ise Veysel Karani'nin 57. kuşaktan torunu Gülay Köprülü'nün himayesinde...
Hırka-i Şerif'in Anahtarı onun elinde
Hz. Muhammed'in Veysel Karani'ye verdiği hırka günümüzde hala aynı aile tarafından korunuyor. Ramazan ayı boyunca Fatih'teki Hırka-i Şerif Camisi'nde sergilenen kutsal emanetin anahtarı, Veysel Karani'nin 57. kuşaktan torunu Gülay Köprülü'nün himayesinde.
Asıl adı Üveys el-Karani olan Veysel Karani, Yemenli olup küçük yaşta yetim kalmış ve hayatını da ama olan annesine hizmet ederek geçirmiş ermiş bir kişi olarak biliniyor. Hz. Muhammed'e olan sevgi ve bağlılığı ile ün yapan Veysel Karani, günün birinde annesinden aldığı izinle Hz. Muhammed'i Medine'de ziyarete gider. Ancak Medine dışında olan Hz. Muhammed'i göremeden geri döner. Hz. Muhammed eve döndüğünde bu durumu öğrenir ve çok üzülür. Bu yüzden hırkasının Veysel Karani'ye verilmesini vasiyet eder. Bu hırka babadan oğula geçen bir sistemle Veysel Karani'nin soyundan gelenlere geçer. Günümüzde ise 1851'de Sultan Abdülmecit tarafından emanetin saklanması için yapılan ve ismini bu emanetlerden alan camide saklanıyor. Emanetin anahtarı, Veysel Karani'nin 57. kuşaktan torunu olan Gülay Köprülü'de bulunuyor. Köprülü ailesi 1960'lı yıllara kadar caminin avlusunda kendileri için inşa edilen köşkte ikamet etmiş. Ancak Haşim Köprülü'nün vefatından sonra aile burada kalmak istememiş. Hırka-i Şerif'in anahtarını elinde bulunduran Gülay Köprülü Anadolu yakasında ikamet etmeyi tercih etmiş. Haşim Köprülü'nün üç kızından biri olan Gülay Köprülü aslında bir arkeolog. Ancak mesleğini icra edemiyor. Diğer kardeşlerden biri doktor, diğeri de sosyolog. Köprülü, kardeşlerinin zamanı olmadığı için Hırka-i Şerif'le kendisinin ilgilendiğini söylüyor. Sekiz parçadan oluşan, 1 metre 20 santim uzunluğundaki hırka, genç develerin boğazlarının altındaki tüylerden dokunmuş. Özellikle Ramazan ayı boyunca Türkiye'nin çeşitli yerlerinden ziyaretçi akınına uğrayan Hırka-i Şerif, gümüş bir koruma içinde saklanıyor. Gülay Köprülü de bu ziyaret esnasında orada hazır bulunuyor. Köprülü, her gün binlerce kişinin akın ettiği Hırka-i Şerif Camisi'nde öğlen namazı arasında sorularımızı yanıtladı.
ASLINDA BAŞI AÇIK - Hırkanın saklandığı kutunun anahtarı sizde bulunuyor. Ramazan ayı boyunca da ziyaretçilere açılıyor. Diğer aylarda nerede saklanıyor? - Ramazan ayı boyunca buradaki özel odada saklanıyor. Ancak güvenlik açısından normalde nerede saklandığını açıklamıyoruz. Ama anahtarı bende. Ramazan'ın ilk cuması sergilenmeye başlıyor. Ancak onun dışındaki aylarda ziyarete açık değil zaten. - Yaklaşık 1500 yıllık geçmişi olan bir hırkadan bahsediyoruz. Müzecilik açısından bakarsak hangi koşullarda saklanıyor bu hırka? - Gümüş bir kutu içinde saklanıyor. Ama müzecilik açısından çok fazla korunduğunu söyleyemem. Bunun için çok uğraştık ama sonuç alamadık. - Siz Hırka-i Şerif ziyarete açıkken burada bulunmak zorunda mısınız? - Bizim ailenin vekili Ali Fırat hemen yanı başında bulunuyor. Bir de memur var başında. Ama benim de burada bulunmam gerekiyor. - Hırka'nın anahtarının size geçiş öyküsü nasıl? - Babam 1966'da vefat etti. Onun ölümünden sonra anneme ondan sonra da bana geçti. Kız kardeşlerim var. Onlar evli, ben değilim. Ben daha müsaitim o yüzden şimdilik ben ilgileniyorum. Benden sonra da ablamın mühendis olan oğlu ilgilenecek. Şu an çalışıyor. - Bu emanet babadan çocuklarına geçen bir sistemle en son sizde kaldı. Siz doğduğunuz günden itibaren İslam alemi için kutsal kabul edilen bu emanetle büyüdünüz. Neler hissediyorsunuz? - Babamla birlikte gelir görürdük. Çok kutsal bir görev ve herkese nasip olmaz. Gurur verici. - Geçen günlerde bir "Sakal-ı Şerif" vakası yaşandı biliyorsunuz. Hırka-i Şerif'in başına da böyle bir olay geldi mi hiç? Ya da başına tehlikeli sayılabilecek bir olay geldi mi? - Yok. Tehlikeli bir şey olmadı. Kameramız ve alarm sistemimiz var, kapılarımız sağlam. Şimdiye kadar olmadı, bundan sonra da inşallah olmaz. - Sadece Müslümanlar ziyaret etmiyor herhalde? Çünkü aynı zamanda burayı müze gibi ziyaret edenler de var değil mi? - Tabii! Yabancılar da geliyor... Almanlar, Japonlar... Merak ediyorlar. - Buraya gelenlerin size yaklaşımı nasıl? - Gelenler televizyondan tanıyorlar, biliyorlar zaten. Ama normal hayatımda çok ilginç sayılabilecek farklı davranışlarla karşılaşmıyorum. - Siz de normalde avluda bulunan köşkte yaşayabilirsiniz ama burada oturmayı tercih etmiyorsunuz... - Evet. Karşıda konak var. Eskiden babadan oğula geçen bir sistemle orada oturma hakkı varmış bizim ailenin. Biz de oturabilirdik ama babam Haşim Köprülü'nün ölümünden sonra burada oturmayı tercih etmedik. - Devletin desteği var mı? - Yok. Avluda cami için yardım alınıyor.
ARKEOLOJİ OKUDU - Siz bir yerde çalışıyor musunuz, eğitiminiz nedir? - Arkeoloji okudum. Ama çalışmıyorum. İstanbul Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Bölümü'nden mezun oldum. Hep okulda kalmak istedim ama olmadı maalesef. Amacım akademisyen olmaktı aslında. - Çalışmadığınız için hobilerinize daha fazla zaman ayırabiliyorsunuzdur? - Mesleğimle ilgili bir şey yapmıyorum ama bol bol geziyorum. Sinema, tiyatro, opera ve baleye gitmeyi seviyorum. - Sizin gündelik hayatta başınız açık... Dışarda sizi niye başınızı açıyorsunuz diye eleştirenler oluyor mu? - Yok, duymadım şimdiye kadar böyle bir şey ama duyarsam da önemli değil. Buraya hürmeten kapatıyorum başımı. Ama şuradan çıktığım an başımı açarım. - Hırka-i Şerif hakkında yazılmış bir kitap ya da araştırma var mı? - Babamın yazdığı bir kitap var "Hırka-i Şerif Veysel Karani" adında. Çok az basılmış. Birkaç tane basılmış ilgilenenler için... Bizde de bir tane var. Onu özenle saklıyoruz. - Veysel Karani'nin 57. kuşaktan torunu olmasaydınız hayatınız farklı olur muydu? - Hayatım farklı olmazdı. Sadece Ramazan ayında burada bulunmak zorundayım, o kadar...
Aynur Erdem
|
|
|
|
|
|
|
|
|