Yavaş yavaş havaya giriyorum
'Almanya'nın Venedik'i denilen Bamberg'te her yer kocaman ağaçlarla çevrili... Gezmek için 3 gün gereken şehri, rehberimiz sayesinde altı saatte ezberledik...
"Bamberg'de ne ola?" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ben daha da korkuncunu geçirmiştim içimden. Zaten bir gece önce geçirdiğim amansız hastalıktan yeni kurtulmuştum. Ve daha fazla kültür şokuna ihtiyacım yoktu. Bamberg'e hızlı trenle gittik. Trende yer yoktu. Ayakta kaldık ama çok ucuza Bamberg'e vardık. Burası tam bin yıllık bir geçmişe sahip çok güzel bir şehir. Her taraf kocaman ağaçlarla çevrili. Ve ağaçlar yapraklarını o kadar güzel dökmüşler ki, kent neredeyse Paris'ten bile daha romantik.
3 GÜN GEREKİR... Artık Türk turistinin alım gücü yükseliyor. Taksit imkanları ve vize alma kolaylığı sayesinde bir çok insan Avrupa'nın önemli kentlerini görmüş durumda. Artık böyle ilginç seyahat noktaları peşindeler. Bamberg'i keyifle gezmek için 3 gün ayırmak gerekiyor. Bizim ise sadece 6 saatimiz vardı. Önce koşarak küçük Venedik denilen ve bir nehrin üzerine tahta evler yapılması ile oluşmuş bölgeyi gördüm. Tam nefesim yavaşlıyordu ki rehberimiz "Bir de büyük katedral var" dedi. Bu kez yokuş yukarı koşuyorduk. En son 12.5 yıl önce bir köpek tarafından kovalandığında koşmuş bir insan olarak ne kadar eğlendiğimi tahmin edebiliyorsunuz herhalde...
YAVAŞ KOŞUN YAA! Bir dönem Papa tarafından da kullanılan etkileyici Imperial Katedrali'nde 10 saniye kadar durduk. Rehberimiz şunları söyledi: "1237... İmparator Heinlich... Ortadaki iri mezar karısı ile ikisinin mezarı, sol üst köşedeki atlı heykel, çok önemli! Haydi şimdi tarihi Bamberg evlerine koşturuyoruz, boşlukları siz doldurun..." "Canım bir dur. Atlı kim? Kimin karısı ile birlikte olmuş? İmparator'un bu ilişkiden haberi olmuş mu? Tavandaki o büyük orgun tozunu nasıl alıyorlar? Bir dakika... Şu mumlardan birkaç tane cebime koyucam... Yaa, kime diyorum? Yavaş koşun yaaa... Yok kilolu olduğumdan değil, hızlı koşmayı sevmediğim için geride kalıyorum..."
FÜME BİRANIN TADI Akşam, ekip bira evine vardığında ben hala Bamberg evlerine doğru koşuyordum. Burada ünlü füme birasının tadına baktık. Almanlar ilginçler. Garip garip adetleri var. Bira evinde sadece bir dilim ekmekle bira tadımı yapıyorlar. Akşam yemeğinde süper bir restorandayız. Her çeşit kızarmış patates, ördek ızgara ve bolca diet kola... "Atın ölümü arpadan olsun" (At tepiği ile ölen bir Türk'ün arkasından yazılan anlamsız bir atasözü) Keyifli bir uykunun ardından artık alışveriş mekanlarını ziyaret etmeye başlamam gerekiyordu. Almanya'da Woolworth isimli markete bayılırım. Biraz 'eski Sümerbank' havası vardır. Ama pahalı süsü verilmiş, 5-10 euro'luk hediyeler alıp, eşi dostu pahalı hediye aldım diye kandırmak için gerekli tesisi sağlar. Kaufhof ise daha kalitelidir. Oranın da giriş katında özel indirim reyonları vardır. Özellikle kozmetik konusunda çok başarılıdır.
4 TANE BALKABAĞIM VAR Ama artık ülkemizde her şey bolca bulunduğu için, en büyük keyfim yurt dışında market alışverişi yapmaktır. Ben de öyle yaptım. Bamberg'in büyük marketine daldım. Otele döndüğümde, elimde Bamberg hatırası olarak şunlar vardı: "Acılı hardal, kedime fare şeklinde bir mama, ayak törpüsü, komik şekilli sabunlar, dört paket Maggi patates çorbası, arabam için cam silme cihazı, tuvalet için limonlu parfüm ve 4 tane küçük bal kabağı (çok güzel tatlısı oluyor) Mutluydum. Ayaklarım ağrıyordu ama hem Imperial Katedral'de (dosta düşmana karşı) fotoğraf çektirmiştim hem de dört tane küçük balkabağım vardı. Rahat rahat uyuyabilirdim... Çünkü yarın üzüm bağlarının üzerinde teleferikle gezeceğim.
|