|
|
Bütçenin kalitesi ve güvenirliği
Maliye Bakanı, partisinin 4. bütçesini geçtiğimiz Cuma günü TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu'na sundu. 2006 yılına ilişkin genel denge ve bütçe verilerini iki haftadır tartışıyorduk. Ancak, bütçenin kalitesi ve güvenilirliğine pek değinmemiştik.
Bütçenin kalitesi Bütçenin kalitesi, bizlerin ödediği vergilerin hayatımızın kalitesini arttıracak yerlerde kullanıp kullanmadığı konusunu irdeler. Sağlığa, eğitime, altyapıya, çevreye ve yargı hizmetlerine ayrılan ödeneklerin bütçe içindeki ağırlığına ve gereksinimleri karşılayıp karşılamadığına bakar. Hiçbir ülke mükemmel veya mükemmele yakın kalitede bir bütçe yapamaz. Ama, yukarıda sayılan hizmetlere ayrılan paylar yüksek ve zaman içinde artan bir gelişim gösteriyorsa, bütçenin kalitesinde de iyileşme olduğu varsayılır. Bizim bütçeler ise yılların yorgunluğunu taşıyor. Oluşan borç yükünü azaltma ve ağırlığı giderek artan sosyal güvenlik sistemlerinin açıklarını kapatma amacı, bütçe hazırlamada önceliği alınca kaliteye az yer kalması kaçınılmaz oluyor. Faiz ödemeleri ve sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferler, toplanan gelirlerin yarısına yakın bir kısmı alıp götürüyor. Buna bir de, kayıtdışılığın yüksekliği nedeniyle alınamayan vergiler eklenince, kaliteyi yükseltmek güçleşiyor. 2006 yılı bütçesi de bu gerçeklerden kaçamadı. Bütçe açıklarının Maastrich kriterlerine uyması da kaliteyi garanti etmiyor. Zaten, AB içinde de bu konuda tartışmalar var. Sadece bütçe açığının milli gelirin yüzde 3'ünü aşmaması şeklinde bir kriter hedef alınınca, kalitenin ikinci planda kalması yoğun bir şekilde eleştiriliyor. Morgan Stanley'den Serhan Çevik, son yorumlarından birinde, 2007 ve 2008 yılı bütçelerinde açıkların gözlenmeyeceğini, tam tersine milli gelire oranla 2007'de yüzde 0,1 ve 2008'de yüzde 0,4 oranında fazlaların oluşacağına değiniyor. Buradaki varsayım, faizlerde beklenenin ötesinde bir düşüşün gerçekleşme beklentisine dayanıyor. Ancak, bütçe açığı sıfır olsa da bu, kalitesinin yükselmesi anlamına gelmiyor. Faiz dışı fazla milli gelirin yüzde 6,5'i oranında sürüp gittiği takdirde, bütçenin kalitesini arttıracak yapısal değişim, ne yazık ki, gerçekleşemiyor.
Bütçenin güvenilirliği Bütçenin güvenilirliği, yılbaşında öngörülen nominal tahminlerin, yıl sonunda gerçekleşenlerle aynı olması ile sağlanır. Yıl içinde herhangi bir değişiklik yapılmadan makro ekonomik gelişmeler ve buna bağlı bütçe verileri beklenildiği gibi çıkarsa, zaman içinde bütçeye güven de giderek artar. Piyasalar, üreticiler, tüketiciler ve yatırımcılar hesap ve kitaplarını kuşku duymadan yapabilirler. Türkiye'de yıllarca bunun tersi yapıldı. Yıl ortalarında bütçe rakamları değişti. Öngörülerle gerçekleşenler arasında farklar giderek açıldı. Son 4-5 yıldır IMF'nin katkısı ile bu tür uygulamalar artık gözlenmiyor. Peki bu böyle devam edebilir mi? Her şeyden önce belirtelim ki, bu yıl ilk uygulamasına geçilen "bütçenin üç yıllık yapılması" güven arttırıcı bir davranıştır. Faizlerin aşağı inmesine ve bütçeye olan güvenin yükselmesine katkı yapacak bir politika uygulamasıdır. IMF'nin zorlaması ile uygulamaya konmuşsa da gayet iyi olmuştur. Hükümetleri disiplin altına alacak ve yanlış adımlar atmasını önleyecek nitelikte yapısal bir reformdur. Şimdi bizler bu üç yıllık öngörüleri izleyeceğiz. Gerçekleşmeler ile öngörüler birbirine yaklaştıkça bütçenin kredibilitesi de artacaktır. Ancak buradaki soru, IMF anlaşması sonrasının ne olacağı ile ilgilidir. Hükümet, IMF sonrası da aynı disiplini gösterirse, bütçeye güven sorunu da çözülecektir. Buna daha zamanımız var.
|