Cumhuriyet'in bürokratları...
Bu toprakla bir şekilde bağı bulunan herkesin ortak referans noktası Cumhuriyet'in, 82'nci yıldönümünde dün ortaya çıkan tablo şık değildi. Devletin zirvesinden başlarsak.. Cumhurbaşkanı Sezer, TBMM'de tebrikleri kabul ederken, devletin zirvesinin birbirine soğukluğu net hissediliyordu... Sanki, sadece Cumhurbaşkanı'na özgü bir bayram kutlanıyor havası yaşanıyordu. Her nedense, onların da ortak referans noktası Cumhuriyet değilmiş gibi, kimse birbiriyle tokalaşmıyor, bayram kutlamasında bulunmuyordu. Bütün bunlara neden, son günlerde arka arkaya yaşanan "siyasi gerilimlerden" başka bir şey değildi. Özetle, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ile başlayıp, YÖK'e uzanan, ardından Malatya Çocuk Yuvası'ndaki skandalla yükselen gerilimli süreç... Peki, bütün bu sürecin yaşanmasına kimler neden oldu? Yanıtı açık; Cumhuriyet'in bürokratları...
117 bin 249 personel Malatya Çocuk Yuvası'ndaki skandalı ele alırsak.. Başbakan Erdoğan, önceki gün Londra'da düzenlediği basın toplantısında Çocuk Esirgeme'den sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'ya sahip çıkarken şöyle dedi: "Medya yargısız infaz yapıyor. Benim bakanım kendi döneminin değil, geçmişin faturalarını mı ödeyecek?..." Başbakan, her iktidara tanınan "üç aylık avans" süresi içinde bunu söylemiş olsaydı denilecek söz yoktu. Oysa, AK Parti üç yıldır iktidarda. Bu sürede kendi bürokrasisini de yarattı. CHP Denizli Milletvekili Kemal Demirel'in Meclis soru önergesine hükümetten gelen yanıt da bunu açıklamaya yetiyor. Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in önergeye verdiği yanıta göre; 2.5 yıllık hükümet döneminde 117 bin 249 personel atanmış... Bunun yarısından çoğu da açıktan; yani devlet memurluğuna ilk kez adım atanlardan oluşuyor. Çubukçu'nun başında bulunduğu Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'ndaki (SHÇEK) atamalara bakarsak.. SHÇEK'e, 156'sı açıktan olmak üzere, 553 atama yapılmış. Göreve getirilen kişilerin özelliğini anlamak için de SHÇEK Genel Müdürlüğü iyi bir örnek: SABAH'ın dünkü manşetinde görüldüğü gibi, hükümetin 2.5 yıllık süresinde değişen üç genel müdür, yardımcıları ve il müdürlerinin özelliği benzer: "Seçimi kaybetmiş milletvekili ve belediye başkan adayı, belediyeden tanıdık veya ilahiyat mezunu..."
Dicle kıyısındaki kuzu Gelin, bürokrasinin bütün üst yönetiminin bu hükümet döneminde değişmiş olmasını bir kenara bırakalım... Kendisi atamamış olsa bile, hükümetin, "Ne yapalım günah onların, sorumluluğum yok" deme hakkı var mı? Sorunun yanıtı, 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sıklıkla dile getirdiği şu sözde yatıyor: "Dicle kıyısında bir kurt, bir kuzuyu yese, bunun hesabı Hazreti Ömer 'den sorulur... Ne yapayım, kurt yemiş diyemezsin... En ufak bir şey olursa hesabı 'Emir' den sorulur... İktidar olmanın gereği de budur..." Her partinin iktidara geldiğinde kendi politikasını özümsemiş üst düzey bürokratlarla çalışmak istemesi kabul edilir gerçek... Ancak, bu kişilerin ehliyet, liyakat sahibi olması da bir gerek... AK Parti'nin bugün bürokrasiden çektiği baş ağrısının nedeni bu.. "Vücut dilimi okuyor", "Doğruyu benim bürokratım söyler", "Bizim arkadaş" anlayışı ile göreve getirilen bürokratların yarattığı sorunların ceremesini çekiyor. Bu hastalığa 1987 seçimleri sonrası ANAP, 1991'de de DYP yakalandı... Skandallar da yandaşlara dağıtılan bu koltuklarda patladı... Bugün de yaşandığı gibi.. Bürokrat, Türkiye Cumhuriyeti'nin değil de partinin bürokratı gibi davrandığı sürece, siyasi partilerin baş ağrısı dinmez...
|