| |
|
|
Şikâyetçi Ayşe, Fatma: Savaş bu programı yapma!
Ayşe ve Fatma hanımlar birleşip avukat tutmuş: "Bu programı yapma!" diyerek ihtarname göndertmişler bana. "Kim bu Ayşe ve Fatma?" derseniz söyleyeyim. Ayşe Hanım Ajda Pekkan, Fatma Hanım ise Sezen Aksu. Ortak avukatlarından resmi evrak gelince göbek adlarını da öğrenmiş bulundum.
Hangisi diva? Şikayet edip, "yapma!" dedikleri program ise benim çiçeği burnunda "Show Biz" programı. Neymiş; vatandaşa "Sizce hangisi sahnelerin divası" diye sorunca fena olurlarmış. Bunları sorunca; "Aralarında bir husumet varmış gibi durumlar çıkarmış" ortaya. Diğer çekinceleri art arda sıralamışlar ama kısa kesiyorum.
Karşılıksız mı? Ajda ve Sezen.. İkisi de yıllardır tanıştığım, ahbap olduğum, "arkadaş" dediğim insanlar. İkisini de çok sevdiğimi onlar da, cümle alem de bilir. Bildiğim kadarıyla sevgim karşılıksız değildir. Neden böyle bir şey yaptılar anlamak zor. Hadi yaptılar, endişelendiler, "Canlı yayında biri çıkar yalan yanlış laf eder, tatsızlık doğar" diye düşündüler diyelim. Peki telefonumu çaldırıp, bana sormaları, konuşmaları zor muydu? Günlerce gık çıkarmayıp, yayın günü avukattan, noterden ihtarname göndermek nasıl bir yöntem?
Sahne insanı bu mu? Hafta içinde menajerlerine ne olup biteceğini defalarca anlatmamıza rağmen bir defa olsun tek kelime etmeden, sansür uygulamaya çalışmaları ayıp değil mi? Nasıl güç duruma düşeceğimi öngörmediler mi? Bunlar da sahne insanı, temaşa insanı, Show Biz insanı değil mi?
Yarım yamalak Yasal olarak hiçbir yaptırımı olmamasına rağmen, böyle bir ihtarnameyi alınca sarsılacağımı.. Programı yapsam bile kırgın, küskün, yarım yamalak yapacağımı bilmezler mi?
Aman darılmasınlar Nitekim öyle olmadı mı? Kendimi ne kadar da zorlasam moralsiz, tatsız tuzsuz çıktım programa fark etmediler mi? Üzerime öyle bir duygu yapıştı ki, suçlu kompleksine girdim, aman şurada darılırlar, aman buna bozulurlar diyerek, çekilmiş pek çok bandı yayına sokmadım. Bir anlamda yayının beli kırıldı, pırıltısı söndü. Ajda ya da Sezen'e verecekleri büyük bir konser öncesinde, provalar bitirip, repertuar tamamlandıktan sonra ve son anda "Şu şarkıları okuyamazsın" diye besteciden, güfteciden ihtarname gelse ne hissederlerdi? Mesela söz yazarı Fikret Şenes, geçen yaz "Ajda'yı şarkılarını okumaktan men ettiğinde" nasıl kötü durumlara düşmüştü hatırlasa ya.
Soluk yüzlü İçimden geçen, aklıma gelen ne çok şey var yazacak ah bir bilseniz. Ama burada susuyor, başka laf etmiyorum. Sansürcülük bir sanatçıya yakıştı mı yakışmadı mı? Bir telefon görüşmesinin çözebileceği sorunları, böyle soğuk ve soluk yüzlü resmi kağıtlarla çözmeye çalışmak oldu mu yani?
Noter tasdikli Söyleyebileceğim tek şey, bütün bunlara rağmen onları sanatçı halleriyle hala çok sevdiğim, arkadaş olarak ikisinden de çok incindiğim.. Bu duygularım o kadar ayan beyan ki, ne noterden delalet ister ne avukata vekalet..
|