'Ot değil dedenin saçları'
Bazı holdinglerin, gurbetteki Türklerin parasını nasıl çarçur ettiğini Almanya'daki Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) araştıracakmış. Merkezin Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, bir kısmı tabeladan ibaret olan bazı holdinglerin, Avrupa'daki Türkleri 'nasıl çarptığını, 'camilerde nasıl para toplandığını' araştırıp Alman yetkililerinin önüne koyacakmış. Bu araştırmanın, parasını kaptıran mağdurlara elbette sanıldığı gibi pek faydası olmayacak. Çünkü, Şen ve diğer sorumluluk sahipleri, üzerlerine düşeni zamanında layıkıyla yapmamışlar, şimdi Alman makamlarına kaza raporu hazırlamakla meşguller. Bu da önemli, ama olması gereken değil. Tahminlere göre, 200 binden fazla vatandaşımız parasını, finansman bilgisi olmayan kişiler tarafından yönetilen sözde holdinglere kaptırmış. Havaya uçan para da yine tahminlere göre 5.5 6 milyar Euro civarında. Uçtuğuna göre, raporla falan geri gelmesi çok zor. TAM araştırmaya 2000 yılında başlamış, 2001'in başında bitirmiş. Yani bu holdinglerin balonunun patlaması üzerine rapor istenmiş. Ustamız Yavuz Donat da, 2001'den beri bu konuyu yazmakla ne kadar iyi ettiğine dikkat çekiyor. Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur misali, paralar havaya uçtuktan sonra yazsanız ne olur, raporlar tutsanız kime, ne faydası dokunur. Ya camilerde hamasi nutukların atıldığı, paraların toplandığı, havalara saçıldığı günler... O zaman kimler, ne yaptı? Faruk Şen, TAM, yazar ağabeylerimiz neler yazdı? Fatih Altaylı diye bilir ki; 'Ben Fadıl Akgündüz'ü yazdım.' Evet, ama nasıl yazdın? Eskilerin deyimiyle 'efradını cami, ayarını mani' tarzda mı? Altaylı yazdıkça, Akgündüz'e daha fazla para akmasının sebebi hikmeti neydi? Çünkü, kendi insanımızın aldatılmasına bile, 'karşı mahallede yangı var' gözüyle bakıldı. Bu paralar toplanırken, 'bir cenah zayıflıyor' tavrını sergileyen zinde güçlere de selam göndermek gerekir. Gurbetçilerin girdaba sokulduğu günlerde, parayı verenin çok kar alacağına inandığı, sözde holdinglerimizin devasa yatırımlara soyunduğu dönemde (2000'den yani batışa geçmelerinden epey önce) olması gereken yerde (Zaman Gazetesi'nde) ve uygun üslupla (kimseyi hakir görmeden, dalga geçmeden, küfretmeden) ben bunları ağır eleştirdim. Bu holding patronları birkaç kez ayağa kalktı. Şikayetçi oldular. Çünkü ben yazdıkça para toplamakta zorlanıyorlarmış. Hürriyet, Milliyet ve Sabah'ta, o dönemde bunların aleyhinde yazı çıktıkça, bizim saf köylüler, mukaddesatçı holdinglerine saldırılıyor diye, daha fazla para akıtıyorlarmış Radikal Gazetesi de, geçen hafta Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Bayram'a hesapta çullanmak için, 'Bayramdan inciler' başlığı altında dalgasını geçiyordu. İnci dedikleri, komik buldukları hadiselerin, maalesef bazıları halen daha para saklama metodu olarak gurbetçilerimiz tarafından kullanılıyor. Kısa süre önce yaptığım Almanya gezisinde komik yöntemleri bizatihi dinledim. Bayram'ın incileri, bir yönüyle Radikal ince ayarsızlığına dönüşmüş. Şairin dediği gibi; 'Ot değil onlar dedenin saçları' Evet, inci değil onlar, bu çağda eğitemediğin, hakir gördüğün, güvenini kazanamadığın kendi insanının gerçekleri. Köyünden kasabasına dahi inememişken, Avrupa'ya giden bazı insanlarımızın, Almanya'da kazandığı markları nerelerde sakladıkları sanılıyordu? Anadolu'da gömü kültürüyle büyüyenlerin, bahçeyi kazmaktan başka çareleri mi vardı?
|