Forbes'un Türkiye reçetesi
Steve Forbes, sahibi olduğu Forbes Dergisi'nin Türkçe yayın hayatına başlaması nedeniyle Türkiye'deydi. Sabah Ekonomi'den Sinan Cem Şahin ile yaptığı röportajda ve Forbes'in Türk iş dünyasına tanıtımı için verilen yemekte yaptığı konuşmada, Türk Ekonomisi'nin geleceğine ilişkin düşüncelerini dile getirdi. Türkiye'nin gösterdiği performanstan etkilendiği belliydi. Bu performansın daha da iyi olmasını istiyordu. Bu amaca yönelik iki basit ve pragmatik önerisi vardı. YTL'nin Euro'ya bağlanması ve düşük oranlı sabit vergi uygulamasına geçilmesi.
Euro'ya bağlanmak Forbes'e göre, YTL'nin belirlenecek bir parite ile Euro'ya bağlanması belirginliği arttırarak, iş dünyasının önünü görmesine neden olacak bir sistemdi. Özel sektöre güven verecek bu döviz kuru rejimi, Türkiye'nin AB ile bütünleşmesine de yardımcı olacaktı. Euro, YTL'nin yerini alınca Avrupa Parasal Birliğine geçiş yumuşak bir biçimde sağlanacaktı. Bu tür döviz kuru rejiminin uygulayıcılarının başında Çin'in geldiğini biliyoruz. Yıllar önce parası Yuan'ı ABD Dolarına 8,27 paritesi ile bağlayan Çin, bu politika ile önemli kazanımlar sağladı . Yüksek büyüme oranları gerçekleştirdi. Bu tür döviz kuru rejimini dünyada halen 41 ülke uyguluyor. Kanımca, bu tür bir sistemin dalgalı kur rejimine göre üstünlüğe sahip yönleri fazla. Enflasyon ile daha iyi mücadelede edebiliyor, düşük reel faiz oranlarını gerçekleştirebiliyor, orta dönemde belirginlik sağlıyor. Ancak, hükümetlerin makroekonomik politika uygulamalarında çok disiplinli olmalarını gerektiren bir yapısı da var. Aksi halde sorunlar oluşuyor. Para politikası aktif değil. Yüksek rezerv gerektiriyor. Güçlü bir makroekonomik disiplini sağlayabildiğinizde , Steve Forbes'in önerdiği Euro'ya bağlı sistem, dalgalı kur rejimine göre, Türkiye şartlarına daha uygun. Ne var ki, bu kur rejimini IMF sevmiyor . Dalgalı kur rejimlerinin yararına inanıyor. Dolayısıyla da Türkiye'nin, IMF ile anlaşması bulunduğu sürece, bu sistemi uygulamaya geçirmesi olanaksız.
Tek vergi Steve Forbes, ekonominin arz yönüne önem veren ekonomistlerden (supplyside economist). Rusya'yı, Slovakya'yı ve Dubai'yi örnek göstererek, bunların başarılarının tek ve düşük oranlı vergilerden kaynaklandığının altını çiziyor. Tek ve düşük oranlı vergilerin kamu gelirlerini arttıracağını, büyümenin kaynakların önemli bir bölümünü özel sektöre bırakılması nedeniyle daha yüksek oranda gerçekleşeceğini savunan görüşler, Reagan döneminde oldukça fazla taraftar toplamıştı. Bu inanç ile yapılan düzenlemeler ABD bütçesinde önemli açıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Clinton yönetimi harcamaları kısmak yoluyla bütçenin açığını azaltma politikası benimsemesine karşın, Bush W. vergileri tekrar düşürüp, bütçe açığında rekorlar kırdı. ABD'nin bütçe açığı sorunu hala süregidiyor. Ancak, hemen belirtelim ki, ABD son 20 yılda bir çok ülkeden daha yüksek oranda büyüme gerçekleştirdi. Bunda düşük oranlı vergilerin payı kuşkusuz var. Günümüzde uygulanan ekonomik sistemlerde, bu tür bir vergi düzenlemesinin büyümeyi arttıracağı kesin. Ancak, bunun en önemli şartı, bütçe açığının ve kamu borcunun düşük olmasıdır. Bizim gibi, kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 70'lerde olan bir ülkede vergileri düşürerek tek oranlı bir vergi sistemine geçmek, kumar oynamakla eşittir. Başarılı olunabilir. Ancak, düşük vergiler söylendiği gibi yüksek gelir sağlayamazsa, eski duruma dönmek çok acılı ve zor bir süreci gerektirecektir. Steve Forbes'in bu önerileri, borçlarımızın düşük, enflasyonumuzun tek haneli olduğu veya niyet edildiği zamanlarda, politik istikrar ile birlikte uygulanabilseydi, Türk Ekonomisi şimdi çok değişik bir durumda olurdu.
|