Aşkın kanunu!
İktidar, "Türkiye'nin sermaye ve yatırım ihtiyacı"nı, topyekûn bir "sermaye ve piyasa imanı"na dönüştürmek için aşırı zorlama içinde. Muhalif bakışları ırkçılıkla filan suçlamak... Soruşturma gereklerini ülkeye ihanetmiş gibi halka şikâyet etmek... Ülkenin ihtiyacını keyfiliğin, hukuksuzluğun gerekçesi yapabilmek... Seçilerek gelinen makamları babadan kalmış zannetmek... Seçimle terk edilecek makamları çocuklarına kalacakmış sanmak... Belli bir süre için idaresine gelinen devleti, "devletin başka sahipleri" gibi, aynı kadim ve kahredici yanılgıyla, kendi mülkü görmek... Hiç kimseye, hiçbir zaman hesap vermeyecekmiş gibi durmak, hesabı "sadece Allah'a" verecekmiş gibi yapmak... Kapalı kapılar arkasındaki ilişkileri en iyi ihtimalde bile "Ülkenin pazarlanması" diye adlandırmak... Kapalı kapılar arkasındaki ilişkilere dair kötü ihtimalleri hiç düşünmememiz için posta koymak... Devamlı azarlamak, azarlamak, azarlamak! Arkadaş; bunun özgürlükle, demokrasiyle, hukuk devletiyle filan ilgisi yok. Piyasayı sevebilir, sermaye gelsin diye uğraşabilir, aklınızı özelleştirme ile bozabilirsiniz; bunlar politika olabilir, icraat diye benimseyebilirsiniz. Lakin, ne "Allah'ın emri"dir, ne "Peygamber'in kelamı", ne "Tabiatın kanunu", ne "İnsanlığın icabı"dır. İlle doğru, tek doğru demek olmayabileceği gibi, yapılış şekillerinin her zaman iktisadi, mantıki, ahlaki olmasının garantisi de yoktur. Devlet işlerinin kişisel ilişkilerle karıştırılmamasına dair bir "iç ve dış piyasa şartı" ise hiç yoktur!
 Bu aşırı "piyasa ve sermaye imanı" ve taassubu ile, borçların kapatılması, yeni iş alanlarının açılması gibi "sevaplar" abartılırken... İşin kötüsü, "Başka neler mümkündür" diye düşünmek de aklın, fikrin uzayından kovuluyor. İktidar, kendi eylemine taparken başka ihtimallere her türlü kapıyı kapatıyor. Borcunuz varsa, siz de tüm varlıklarınızı, elinizdekini avucunuzdakini, hatta size ait olmayanı, daha ziyade size emanet edileni satıp ödemesini bilirsiniz, değil mi? Kâğıt üstünde şu kadar milyar dolar yatırım önerip bedavaya arazi, rant kapısı kapatmayı da bilebilirsiniz, değil mi? Bunun için acayip zeki, acayip ekonomist olmanız da şart değildir. Hakikaten bunları yapmak da gerekli olabilir. Hakikaten tıkanmış, bunalmış olabilirsiniz. Ancak, hiç olmazsa düşünmenin, değerlendirmenin, eleştirmenin, başka politikaların da mümkün olup olmadığını görebilmenin yolunu tıkamazsınız. Düşüneni, eleştireni, sorgulayanı "ırkçı, hain, imansız" ilan etmezsiniz.
Milyonlarca yoksul çocuk, ihmale mahkûm edilmiş ve bu mahkûmiyeti, mahrumiyeti mukadder olmayan kamu okullarında üvey evlatlığa terk edilirken... İktidarın aklını özel okullara teşvik, kredi, indirim, destekle bozması da hayra alamet değildir. Genel bir eğitim reformu hazırlarsanız... Gerçekten kamu eğitimine, devlet okullarına, halkın çoğunluk çocuklarına "bedava kitap"tan başka diyecek bir söz, verecek bir müjde, çizecek bir gelecek bulursunuz... Ondan sonra da bir imkân, bir azınlık, eğitim kadar ticaret müessesesi olan özel okullara da destek çıkarsınız. Önceliğiniz, en mahrum, en mahkûm, en mağdur ve en çok olanlardır. Değilse; "Piyasa, sermaye, yerliyabancı zengin, imtiyaz aşkı" sizi şaşırtmış demektir. Denir ki, "Allah şaşırtmasın!"
|