Çimento Müstahsilleri İşveren Sendikası Başkanı Ahmet Eren, çimento fabrikalarının değerinin üstündeki fiyatlara satılmasına şaşırmadığını, çünkü beklentinin tıpkı Portekiz ve İspanya'da yaşandığı gibi AB sonrası çimento tüketiminin patlayacağı yolunda olduğunu söylüyor.
Yüz milyonlarca dolar havada uçuşuyor! Satış mevsimi başladı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Rumeli Çimento şirketlerinin satışına başladığı günden bu yana çimento sektöründe hareketli günler yaşanıyor. Çimento fabrikaları adeta kapanın elinde kalıyor. Hem yerli şirketler, hem yabancı şirketler, hem dev holdingler hem daha küçük işletmeler bir çimento fabrikasının daha sahibi olmak için bazen gözünü karartıyor ve değerinin 5 katı fiyatı bir hamlede teklif ediyor. Peki niye böyle oluyor? Ne oldu da çimento fabrikaları hiç olmadığı kadar değerli oldu? Çimento Müstahsilleri İşveren Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı ve Denizli Çimento'nun patronu Ahmet Eren, çimento sektöründeki gelişmeleri Misafir Odası'na anlattı. Aynı zamanda 600 milyon dolarlık bir ciroya ulaşması beklenen Eren Holding'in de patronu olan Eren, her ne kadar en büyük işleri kağıt olsa da çimento sektöründeki ağırlıklarını artırmak istiyor. Standart Çimento'yu almak konusuda ısrar etmeleri bu yüzden yani. Standart'ı Sabancı'ya kaptıran Eren, Urfa Çimento için yarını iple çekiyor. Ama bu kez temkinli. "Çılgın fiyatlar olduğu doğru ama katılabilirsek bu kez çıldırmayacağımı söyleyebilirim" diyor. Eren, büyük bir kredi anlaşması yaptıklarını ve 2006 yılında kağıt sektöründe 300 milyon dolarlık yeni bir yatırıma girişeceklerini anlatıyor ve "Kağıtta Avrupa'nın sayılı gücü olacağız, enerji ve çimentoda büyüyeceğiz" diyor...
* Bir anda çimentonun cazibesi çok arttı. Satışa sunulan fabrikalar adeta kapanın elinde kaldı. Üstelik de satın alanlar dahi sonradan yaptıkları açıklamada, örneğin değerinin dört katı fazla verdiklerini kabul etti. Nedir çimentoyu son günlerde bu kadar değerli kılan? Şu anda fiyatların özellikle bu kadar yükseğe çıkmasının temelinde beklenti yatıyor. Bu beklenti de Avrupa Birliği'ne katılımla birlikte Türkiye'de altyapı yatırımlarının ve inşaatlarının hızla artacağı şeklinde. Bunun örnekleri de AB'de oldu. Gerek İspanya'da gerekse Portekiz'de bu yaşandı.
* O zaman çimento sektörü İspanya ve Portekiz'de yaşanan patlamanın Türkiye'de yaşanacağı konusunda emin, öyle mi? Bu ülkeler örnek alınıyor. Çimento sanayicileri önümüzdeki yıllarda çimento tüketiminin büyük ölçüde artacağını umuyor. Tabii o beklenmeden daha Türkiye'de özellikle hem banka kredilerinin desteklenmesi hem de Hükümetin TOKİ kanalıyla politikası konut sektörünü büyük ölçüde canlandırınca, çimento bir anda çok cazip oldu. Bu tabii konjonkturel bir durum, bir süre sonra doyma noktasına gelir ve durur. Her sektörde de bu olur. Ancak şu anda bir cazibe, alevlenme söz konusu. Dostumuz Atalay Şahinoğlu'nun (Nuh Çimento) dediği gibi çılgınlık yaşanıyor!
DOĞRU! FİYATLAR ÇILGIN!
* Fabrikalar ederin çok üzerindeki fiyatlara satılınca böyle dedi herhalde? Evet öyle. Ben de kendisine ertesi gün takıldım. Gazetelerde böyle bir beyanatını gördüm dedim. Hiç olmazsa fiyatlar çıldırdı deseydin, o tamamdı da bizi çılgınlıkla itham etmişsin diye gülüştük. Doğrudur, bu yüksek fiyatlarla zannediyorum bundan sonraki fabrikalar da talep bulacak.
* Hatırlarsanız, Uzanlar'ın 9 çimento fabrikasına
TMSF 433 milyon dolar değer biçmişti. Ancak daha ilk 4 fabrika satıldığında, TMSF toplamdaki hedefini 100 milyon dolar aştı! Dediler ki, İtalyanlar'ın kıran kıranasavaştığı Lalapaşa Çimento Fabrikası cirosunun 5 katı etti. Sabancı pahalı diye diye muhammen bedelin birkaç katı tekliflerde bulunup iki fabrika birden satın aldı! Hesaplar şaştı da benim anlamadığım, nasıl oluyor da kimse fiyatların böyle değişebileceğini tahmin edemiyor sektörde? Bu ölçüde fiyatların değişeceğini tahmin etmiyorduk ama o muhammen bedellerin üstünde hepimiz fiyat vermiştik, Bartın hariç. Tabii burada değerlendirmeyi yapan Garanti Yatırım'dı. Ama onları da suçlamamak lazım. O günkü konjonktürde, yani bu değerler bir iki yıl önce biçildi, bu normal bir fiyattı. Ama Türkiye'de bir anda gerçekten herşey değişiyor. Yabancıların ilgisi çok arttı.
* Standart Çimento ihalesinde sizi televizyonda izlerken, çok kararlı bayrak kaldırıp, indirdiğinizi görüyordum. Epey mücadele ettiniz ama sonunda Sabancı karşısında pes ettiniz? O günü anlatır mısınız? Arttırma limitiniz neydi? Orada mı karar veriyordunuz 1 ya da 3 milyon dolar artırım yapmaya? Gruptan arkadaşlarla birlikte orada karar veriyorduk. Doğrusunu isterseniz, bizim ilk limitimiz 150 milyon dolardı. Limiti biraz aştık, samimiyetle söylemek istiyorum. 155 milyon dolar olunca mola istedik, çıktık. Çimento'nun başındaki arkadaşımız ve finansmandaki arkadaşımızla dedik ki, 170'e kadar gidelim.
GAZA GETİRİN DEDİM...
* Yani risk aldınız? Evet risk aldık. Ama 170'i bulunca, danışman arkadaşımız Ahmet Bey tamam dedi bana. Ben devam edelim dedim. Kendi kafamda bir de 175 milyon dolar olsun diye değer biçtim.
* Ama hesap yapmadan değer biçtiniz, öyle mi? O masada insanın psikolojisi de değişiyor. Ben aslında o kadar da ciddiye almıyorum. Bir ara hatta etrafıma takıldım ihale sırasında. Bizi biraz gaza getirin falan dedim. Ama tabii sonra hissettim. Karşı masada Erhan Bey (Kamışlı) gayet ciddiydi. Nitekim sonunda gittim kendisini tebrik ettim. O da 'Ya Ahmet Bey ne zorlu çıktın' dedi.
* Sizin yüzünüzden fiyat epey yükselmiş ne de olsa? 150 milyon dolarken limitiniz, 175 milyon dolar da bayrağınız kalktı, Sabancı'nın daha pahalı almasına sebep oldunuz... Doğru. Ama biz satın almak istedik gerçekten.
* Peki neden? Sahip olduğunuz Denizli Çimento kapasitesiyle Türkiye'nin dördüncü büyük fabrikası, neden yeni bir fabrika daha satın almak istediniz? Çünkü bir fabrikayla yetinmek istemiyoruz. Her ne kadar kapasitesi çok büyük olsa da bölge itibariyle dağılmak istiyorsunuz. Eskişehir'de de varlığımız olsun istedik. Bir de biliyorsunuz Urfa'ya talip olduk. Lalapaşa'ya biz çok düşük bir bedel vermişiz, ilk 5'e bile kalmadan elendik.
* Ne teklif etmiştiniz? 166 milyon dolara Lalapaşa'yı Çimentaş aldı. Biz çok düşük kaldık, 91 milyon dolarla elendik.
BALLI KAZANÇ YOK!
* Gelelim şikayetlere... En çok Müteahhitler Birliği'yle sanki yıldızı barışmıyor sektörün? Biz aslında hep birbirimizi yemekle meşgulüz! Çimento en amansız rekabetin olduğu sektördür. Biz grup olarak çimentoya 1992'de girdik. Biliyorsunuz başka sektörlerde de varız ama bu sektörde gına geldi. Bizim mesaimizin büyük bir kısmı bu rekabetle geçer. Türkiye'de bir konjonktür var. Maalesef Müteahhitler Birliği Başkanı da benim akrabam Erdal Eren. En çok ondan çekiyoruz. Şimdi karşı kutuplardayız. Eren, çimentocuları suçluyor. Ben de sendika başkanıyım. Ballı kazanç falan diyor. Şikayet ederiz diyor. Ben de kendisine söyledim. Şikayet etmene gerek yok, biz zaten Rekabet Kurumu'yla içiçeyiz!