Rating kuruluşları kredibilite kaybediyor
Uluslararası düzeyde 3 önemli kredi derecelendirme kuruluşu var. Bunların ikisi ABD'de, birisi İngiltere'de bulunuyor. Hem ülkelere, hem de firmalara not veriyorlar. Ancak, bu kuruluşlar, uluslararası finans sistemine bir türlü uyum sağlayamadılar. 1980'li yıllardan bu yana küreselleşme, yönetişim, finans ve ekonomi alanlarında gözlenen süratli değişime ayak uyduramadılar. Geneldeki "muhafazakar" tutum ve görüşlerini sürdürmeye devam ettiler. İleriye hep gri gözlüklerle baktılar. En küçük olumsuzlukları abartarak, ratinglerine yansıttılar. Sorumluluk almaktan korkan "uluslararası bürokrat" kimliğine büründüler. Bunun bir örneği de, Standard and Poor's'un petrol fiyatları ile ilgili yaptığı son değerlendirmede gözleniyor. 25 Eylül 2005 tarihinde Washington'da yapılan IMF-Dünya Bankası toplantıları sırasında sunulan ve önceki gün açıklanan raporda, 12 ülkenin petrol fiyat artışlarından nasıl etkileneceğini irdelemiş. AB ile müzakerelere başlayan Türkiye'nin de içinde bulunduğu 12 ülkenin çoğunun kredi derecesi B düzeyinde. Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Lübnan, Fas, Pakistan, Uruguay, Panama bu ülkelerden bazıları.
Uçuk senaryolar Bunun da ötesinde "uçuk" senaryolar geliştirmişler. Petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemlerde, varil başına 60, 80 ve 100 dolar olabileceğini varsayan üç olumsuz senaryo üzerinde çalışarak, Türkiye'nin kredi not kalitesinin olumsuz etkileneceğini tespit etmişler(!). Önce, şu gerçeği vurgulayalım. Bu kredi derecelendirme kuruluşları, yaptıkları eksik ve karamsar analizlerin sonucu olarak Türkiye'yi olması gereken kredi notunun çok aşağıda bir düzeye yerleştirdiler. Buradan da çıkarmaya pek niyetleri yok. 1990 yılı başında BBB verdikleri bir ülkeyi sonra B notuna indirdiler. Şimdi lütfen BB notunda tutuyorlar. İkinci bir örnek, bu sektörde payı yüzde 15'ler düzeyinde bulunan İngiliz Finch Rating kuruluşu, 16 Ağustos 2005 tarihli raporunda, Türkiye için felaket senaryoları düzenlerken, bütün olumsuzlukları AB ile müzakerelerin başlamaması üzerine kurgulamıştı. Şimdi müzakereler başladı. Senaryoları tutmadı. Özelleştirmelerden de önemli gelir bekleniyor. Ancak, bu kuruluştan hala "tık" yok. Nedeni, olumlu gelişmeleri dikkate alacak cesaretle konuya yaklaşmamaları. Bir başka örnek de, Standard and Poor's'un petrol fiyat artışlarının enflasyon oranına çok düşük bir düzeyde yansımasının en önemli nedeninin merkez bankaları gerçeğinden kaynaklandığını unutması. Dünyada etkinliği giderek artan ve fiyat istikrarının bekçisi olan merkez bankalarının, bu kez oluşan petrol şokunun enflasyona etkisini minimumda tutmayı başardığı bilinen ve dillendirilen bir gerçek. Çalışmasında örnek aldığı 12 ülke arasında bu nitelikte ve AB standardında bu tür bir kuruluş Türkiye'de var. "Ya önlem alınmazsa" diye varsayım yapıyorlar.
Analizlerin gerçekçiliği Yarım ve soru işaretleri ile dolu analizlerle bir yere varılamayacağı gerçeğinin başta bu kuruluşlarca bilinmesi gerekir. Özellikle Türkiye'ye bakış açılarını değiştirmeden, olumlu gelişmeleri nota yansıtmadan, olumsuz değerlendirme ve senaryoları yanlış çıktığında özür dilemeden işlevlerine devam ettikleri taktirde, kredibilite kaybına uğrayacakları kesindir. Bunun yansıması, yaptıkları analizlerin piyasalar tarafından ciddiye alınmamasında kendisini göstermektedir. Kuşkusuz burada Türk yetkililerinin de ihmali var. IMF veya Dünya Bankası'na gösterilen ilginin rating kuruluşlarına da gösterilmesi gerektiği gerçeği, ne yazık ki, etkin bir biçimde yerine getirilmiyor. Sonunda gelişmeleri tam yansıtamayan raporlar ortalarda dolaşıyor. Ancak bunlar şanslı kuruluşlar. Şimdi de kuş gribi çıktı. Tam onlara göre hikaye. Döktürürler artık.
|