| |
Schröder'den sonra Almanya sağlam mı?
Başbakanlığı gelecek ay Merkel'e bırakacak olan Schröder, Rusya'dan sonra ikinci veda ziyaretini bugün Türkiye'ye yapıyor. Peki Schröder'den sonra AB üyeliğimize Almanya'nın desteği devam edecek mi? Yeni hükümette Dışişleri'nin Sosyal Demokratlar'da kalması yeterli güvence mi?.
Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Türkiye'ye iki kez geldi. 2004 Şubat'ında ve geçen Mayıs'ta... Özellikle 23-24 Şubat 2004'teki ilk gezisini unutmak mümkün değil. Çünkü Türkiye ondan bir hafta önce Ankara'yı ziyaret eden Hıristiyan Demokratlar'ın lideri Angela Merkel'in şoku içindeydi. "İmtiyazlı ortaklığa razı olun. Avrupa'da kimse sizi istemiyor ama yüzünüze söyleyemiyor. Ben yüzünüze söylemeye geldim" demişti Merkel ve eklemişti: "Evet, sizinle müzakerelere başlıyoruz. Ama hangi müzakerelere? Sonuçları açık olan müzakerelere mi, yoksa sonucu çoktan belli olan müzakerelere mi? Bana sorarsanız, gelin bu konuda konuşalım derim. Böylece üyelik yolunda nitelikli adımlar atabiliriz ama bu adımlar tam üyeliğe kadar varmaz. Biz buna imtiyazlı ortaklık diyoruz. Buraya dost olarak sizlerle bu konuyu içtenlikle ve doğrudan konuşmak için geldim." Schröder işte o ilk gezisinde "Merkel'e aldırmayın" dedi, "Doğru yoldasınız. Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirirseniz, AB ile müzakerelerin başlamasına tam destek vereceğimizden emin olun." AB'nin 16-17 Aralık Brüksel zirvesinde Türkiye'yle müzakerelerin açılması kararında Schröder'in sözünün arkasında durmasının çok ciddi payı oldu. Dahası, partisinin eyalet seçimlerinde peşpeşe yenilgi aldığı, halk desteğini yitirdiği ve erken seçimin ufukta göründüğü 2005 Mayıs'ındaki İstanbul ziyaretinde bile çizgisinden milim sapmadı: "Olağanüstü büyük tarihi anlam taşıyan böylesine stratejik bir karar, sürekli değişkenlik gösteren anket sonuçlarına bağlı kılınamaz!"
İki güvence, iki tehlike İşte o dürüst politikacı ve vizyon sahibi devlet adamı bugün Türkiye'ye vedaya geliyor. Seçim kampanyası boyunca meydanlarda "Kim Türkiye'yi AB'de görmek istemiyorsa oyunu bize versin" diyen Merkel ise Almanlar'ın "Fillerin evliliği" dedikleri büyük koalisyon pazarlığında son ayrıntılar için Sosyal Demokrat Parti yöneticileriyle Berlin'de masaya oturuyor. Peki, Merkel hükümeti Türkiye'nin AB yolculuğunda köstek olabilir mi? Hem evet, hem hayır. Hayır; çünkü Türkiye karşıtlığı Merkel'e oy getirmedi; 18 Eylül'deki seçimlerde partisi, Almanya tarihinde en kötü üçüncü sonucu aldı. Ayrıca bu politikası ters tepti: Seçim öncesi Türkiye'yi AB'de istemeyenlerin oranı yüzde 54'tü, şimdi yüzde 46'ya indi. Ve nihayet yeni hükümette Dışişleri Bakanlığı'nın Sosyal Demokratlar'da kalması da iyi haber. (Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Franz Müntefering, "Türkiye konusundaki görüş ayrılığını nasıl aşacaksınız" sorusuna şu yanıtı verdi: "Avrupa'yla ilgili konular Dışişleri'nin yetki alanına giriyor.") Ancak yine de iki noktanın gözardı edilmemesi gerekiyor : 1- Hıristiyan Demokratlar'ın Bavyera'daki ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik lideri Edmund Stoiber, Ekonomi Bakanlığı'na getirilecek. Bakanlığın "Avrupa işleri"nden de sorumlu olacağı belirtiliyor. Bu sorumluluk ekonomiyle sınırlı da olsa, Türkiye'nin müzakere sürecinde, bazı başlıklarda sorun yaratabilir. 2-Schröder faktörünün ortadan kalkması Sosyal Demokratlar'ın Türkiye çizgisinde olumsuz sapmalara yol açabilir. Zaten bunun ilk işaretleri gelmeye başladı. Şimdilik tehlike yok ama Almanya'ya eskisi kadar güvenemeyeceğimiz de ortada. Gerhard Schröder-Joschka Fischer ikilisi çok arayacağız, çok...
|