| |
Zamanlama şaheserleri
Orhan Pamuk, Hırant Dink ve Ermeni Konferansı davaları zamanlamasından kuşku ve kaygı duymamak elde değil... Kuşkumuzun nedeni; gelişmelerin AB sürecini belirli tarihlere odaklı köstekleme planı yapıldığı izlenimi vermesi... Kaygımızın nedeni ise planın başarıya ulaşması olasılığı...
Bütün bunlar sadece "rastlantı" olabilir mi? Alt alta sıralayalım, siz karar verin: AB dışişleri bakanlarının 3 Ekim'e hazırlık için Galler'de toplanacağı gün Orhan Pamuk hakkında bir İsviçre gazetesine verdiği demeçte "Türklüğü alenen aşağıladığı" iddiasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. AB'de 3 Ekim'le, daha doğrusu Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili gerilimin iyice tırmandığı, hatta 25'lerin yol ayrımına geldiği günlerde, Ermeni Konferansı için 4'üncü İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in Erciyes Üniversitesi'nde "Orhan Pamuk'un yargılanması sadece sizin açınızdan önemli bir mesele olarak kalmıyor, Avrupa kamuoyu için de çok önemli bir sorun olma özelliği taşıyor. Pamuk'un görüşlerine katılın ya da katılmayın; ancak onun temel demokratik hakkı olan kendini özgürce ifade etme hakkını hepimiz savunmalıyız" dediği saatlerde, gazeteci Hrant Dink bir yazısında "Türklüğü tahkir ve tezyif ettiği", yani Orhan Pamuk gibi "Türklüğü alenen aşağıladığı" gerekçesiyle 6 ay hapse mahkum oldu. Hem de sadece Olli Rehn'in değil, yine bir dizi temas için Türkiye'ye gelen Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı Helene Flautre'un "Yeni dönemde Türkiye'nin önceliği demokrasi ve insan hakları olacak. Türk Ceza Kanunu'nun uygulanmasındaki farklı yaklaşımlar, ifade özgürlüğü açısından çok önemli sonuçlar doğurabiliyor" uyarısı yaptığı gün...
"Ya sev ya terket" Bitmedi. Hırant Dink hakkında suç duyurusunda bulunan vatandaşın müvekkili kimdi dersiniz? Kemal Kerinçsiz. Ermeni Konferansı için yürütmenin durdurulması talebiyle mahkemeye başvuran avukat. Konferans başka bir üniversiteye alınınca Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül ve Olli Rehn başta olmak üzere birçok kişi hakkında suç duyurusunda bulunan avukat. Herhalde o da rastlantı olmalı! Ama insanın kanını donduran bir rastlantı. Hele karar sonrası o avukatın bir TV kanalında açıklamalarını dinleyince... Aynen şöyle dedi: "Hırant Dink bölücülük yapmıştır. Bu toprakları derhal terk etsin!" 1915 tehcirinin, 6-7 Eylül faciasının, 1963 sürgününün ardındaki zihniyetin yansıması bundan daha açık, daha somut ve daha tehlikeli biçimde su yüzüne çıkabilir mi? İnsan Hakları Derneği"nin "Ya sev ya terket ırkçılığı" diye nitelediği, üstü kapalı tehdit de içeren bu "ayırımcılık" suçu nedeniyle avukat hakkında en azından İstanbul Barosu harekete geçecek mi, bilmiyoruz. Ama bildiğimiz birşey var: Ermeni soykırımını tanımanın üyelik müzakerelerinde önkoşul yapılmaması için Avrupa'da haftalarca yoğun çaba harcayan Hırant Dink'in zedelenen onurunu tamir edemezsek, çok ama çok şey yitireceğiz.
Yargıtay'dan bekletimiz Zira ceza Yargıtay'ca onaylanırsa, Dink çekip gitmeye kararlı. Şöyle diyor: "Bu ceza beni utandırır. Bu benim için işkencedir. Ben bu ülkede Türkler'le birlikte yaşıyorum. Onların yüzüne utanmadan bakabilmeliyim. Kendimi anlatamazsam, onurlu davranmam gerektiğini düşünüyorum: Doğduğum, büyüdüğüm topraklardan, vatanımdan, ailem ve çocuklarımla birlikte uzaklaşırım..." Tek umudumuz Yargıtay'ın düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda içtihat oluşturacak bir karar vermesi... Hem de gecikmeden. Dink'i işkenceden, Türkiye'yi de utançtan kurtarması için. Ah, bir ayrıntı daha: Orhan Pamuk davasına da Hırant Dink'i yargılayan mahkeme bakacak. İlk duruşma 16 Aralık'ta yapılacak. AB Konseyi'nin, yani liderler zirvesinin toplanacağı gün. Gerçi Rehn "Provokasyon" diyor ama herhalde o da "ilginç" bir rastlantı olmalı, değil mi? Hele bir de önümüzdeki hafta Nobel Edebiyat Ödülü -Stockholm'daki kulislerde en güçlü adaylar arasında gösterilen- Orhan Pamuk'a verilirse, seyredin siz o duruşmadaki gümbürtüyü!
|