Korku kalır dans uçar gider
Önce korku vardı. İnsanoğlu korkuyla doğar, yaşar ve ölür. Bu bilgece girişten sonra, geçtiğimiz ayların en korkulu filmlerinden ikisinin yanyana çıktığını duyuralım. "Ring Collection" ( Halka Koleksiyonu, Universal / Tiglon) iki DVD ile bir paket olarak da var, tek tek de. İkili dizi, kesme biçme oyma şeklinde sürerek üzerimizde hiçbir etki bırakmayan ucuz Hollywood klişelerinin yerine efektler ve üstü kapalı imalarla dolu bir anlayışın simgesi. İlkinde, izleyen herkesin yedi gün içinde ölümüne sebep olan bir video kasetin öyküsü vardı, muhteşemdi. Naomi Watts'ın etkileyici oyunuyla da büyüyen Halkalar, tek izlemeyle tadına doyulamayan hakiki korku lokumları. Salem kasabasının problemleri farklı ama korku orada da sokakları bekliyor. Bir gizemli vampir kasabaya yerleşmiştir ve herkese hastalık bulaştırmaktadır. "Salem's Lot" (Lanetli Ev, WB / Tiglon) bana göre hem en iyi Stephen King uyarlaması, hem de en sürükleyici vampir avı filmlerinden biri. Üstelik önceki versiyonlarından farklı olarak, her karesi değerli tam 184 dakikalık bir film var elde. Ağır ağır gelişen, ayrıntılı karakterler sunan bir film. Keanu Reeves'li "action" filmi "Johnny Mnemonic" (Pinema, Tiglon), 10 yıl öncesine göre hayli yıpranmış bir "cyberpunk" denemesi. Çok gizli bir bilgi Çin'den New Jersey'e bir kurye aracılığıyla gönderilir, ama çantayla filan değil. Adamin kafatasının içine konarak! Tabii ki, kurye Reeves'in peşine kötü adam da düşecektir (bizzat Takeshi Kitano!) Herneyse, öykü fazla zihin açıcı değil ama görsellik o zamana ve hatta bugüne göre hayli etkileyici. Benim Keanu Reeves'li tercihim farklı. "Little Buddha" (Küçük Buda, Saga), Bernardo Bertolucci'nin "Son İmparator"una hayli yaraşır bir ikinci "doğu" yapıtı olmasıyla dikkat çekiyor. Baştan sona büyüleyici akışını ona barçluyuz ama asıl övgü sinemanın büyük kameramanlarından Vittorio Storaro'ya ait. Filmde hem acıları sona erdirme yolculuğu izleyen Sidarta'yı, hem de Buda'yı Seattle'lı bir çocukta yeniden vücut bulmuş halde keşfeden Tibetli keşiş Lama Norbu'nun öyküsünü izliyoruz.
SAURA'NIN DANSI İspanya'nın sinemadaki efsane ismi Carlos Saura, 2002 Montreal Film Festivali gözdelerinden "Salome" (Belge / Palermo) ile bizde pek dikkat çekmemişti. Dans filmlerine iyice yönelen usta, İncil'de yer alan öyküyü günümüze uyarlamış her zaman olduğu gibi. Babasına dansını beğendiren Salome, "dile benden istediğini" karşılığında, nefret duyduğu amcasının başını ister. Öykü bu. Hazırlığından başlayıp, bu baleyi nihai versiyonuna kadar olağanüstü bir görüntü seli halinde saygıyla izliyoruz. Rus usta Andrey Konchalovski, "House of Fools" (Deliler Evi, Palermo) ile Çeçenistan sorununa el attı, ödüller aldı. Bir klinikte ruhsal tedavi gören Çeçen güzeli Janna, tüm vaktini akordeon çalarak geçirir. Janna'nın hayalinde yaşattığı sevgilisi Bryan Adams da onu mutlu kılar. Ve bir gün hastane personeli kaçar, Rus birlikleri gelir ve Çeçen savaşçılar hastaneyi işgal eder. İnsanlık sevgisi ile dolu, dokunaklı bir filmle yine bizi hüzünlendiriyor Konchalovski. Amerikalılar, II. Dünya Savaşı'na "iyi savaş" derdi. Filmin adı da böyle: "The Good War" (Düşman Kim?, Avşar / Esen) ABD askeri kamplarında esir olarak tutulan İtalyan savaş esirlerinin acı tatlı öyküsü. Roy Scheider'ın usta oyunu sayesinde izlenebilirlik katsayısı artan, sevimli bir yapıt. Ve bir de komedi: Paz Vega'lı "Di Que Si" (Sony Pictures), şaka dolu bir yapıt. TV'de flört şovuna katılan ve paralar kazanan uyumsuz bir çiftin öyküsü. Sürprizlerle ve kurnazlıklarla dolu komediyi keyifle izlemek mümkün.
Melis Akman
|