| |
YSK niyet okuyucusu mu?
Oyalanacak konu yokluğundan epeydir uykuda olan siyasi kulisleri bir "bomba" uyandırdı: Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) 2006 bütçesi hazırlıklarına başlayan Maliye'den "Seçim ödeneği" istediği ortaya çıktı! Peki bu, YSK'nın seçim kokusu aldığı anlamına mı geliyor?.
Türkiye'nin AB ile yatıp kalktığı bugünlerde, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kamuoyunun değilse bile, "bir kısım" siyasilerin gündemini değiştirmeyi başardı. Maliye Bakanlığı'na başvurup, hazırlıkları süren 2006 bütçesine "Seçim ödeneği" konulmasını istedi! YSK'nın Seçmen Kütüğü Genel Müdürü Gürkut Koçak bu talebin gerekçesini, "Erken seçim olasılığına karşı yapmadık. Sadece bir sıkıntı doğmaması için tedbirli olmak zorundayız" diye açıkladı. "Sıkıntı" ile neyin kastedildiğini biliyoruz. 2002 bütçesi yapılırken Başbakan Ecevit, YSK'nın "seçim ödeneği" talebini, "Bu yıl seçim yok, 2003'te ayırırız" diyerek geri çevirmişti. Dönemin YSK Başkanı Tufan Algan da, bu yanıtı "2002'de seçim olmayacağının göstergesi" ilan etmişti. Sonrası malum; Türkiye 2002 Kasım'ında erken seçime gitti. Ödenek de ek bütçeyle zar zor yetiştirilebildi. Bu "olay"dan yola çıkarsak, YSK'nın ödenek talebini iki nedenden birine bağlayabiliriz: Ya Başbakan Erdoğan başta olmak üzere iktidar sözcülerinin "Seçim normal zamanında, 2007 sonbaharında yapılacak" açıklamalarına inanmıyor. Ya da bugüne kadar hiçbir iktidarın 5 yıl sürmediğini gözönüne alarak, AK Parti'nin de bu kuralı boz(a)mayacağını, 4'üncü yılda seçime gideceğini düşünüyor. Birincisi için kişisel görüşlerine saygımızı belirtmekten öte birşey söylemeye hakkımız yok. Ancak ikinci olasılığı irdeleyebiliriz.
Hiçbir örnek bugüne uymuyor Doğru; seçimlerin 5 yılda bir yapılmasını hükme bağlayan 1982 Anayasası'nın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana hiçbir iktidar, daha doğrusu hiçbir Meclis 5 yıl görev yapamadı. Ancak bunun nedeni, Türkiye'nin koalisyonlarla yönetilmesi ve bir krizden diğerine savrulmasıydı. * 1991 seçimlerinden sonra DYPSHP koalisyonu işbaşına geldi. Özal'ın ölümüyle Demirel'in Çankaya'ya çıkması, ortağı İnönü'nün siyaseti bırakması, bir de o ünlü 1995 Nisan ekonomik krizinin patlak vermesi seçimi öne almayı kaçınılmaz kıldı. * 1999 erken seçimlerine, 28 Şubat süreci, ardından kurulan çok parçalı koalisyonun "Türkbank" ihalesiyle dağılması yol açtı. 2002 erken seçimine giden süreç ise hepimizin belleğinde olanca tazeliği ve dehşetiyle duruyor: Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizi, Ecevit'in hastalığı, iktidarın büyük ortağı DSP'nin istifa furyasıyla çökmesi... * 1980 sonrası dönemde tek parti iktidarında erken seçimin biricik örneğini de 1987'de yaşadık. Ama onun da çok özel koşulları vardı: Siyasi yasaklar kalkmış, DemirelEcevitErbakanTürkeş dönmüştü. Rahmetli Özal hem bu dört liderin ANAP'ın dört eğilimini gagalamasını önlemek, hem de daha büyük çoğunlukla gelmek için (referandumda yasakların kılpayıyla kalkmasından cesaret aldı) baskın seçime gitti. Hesabı da tuttu. Ama tek başına cumhurbaşkanı seçtiren o çoğunluk bile ANAP iktidarını normal süresinin sonuna, 1992'ye kadar götüremedi. Ancak bugün bu örneklerin hiçbirini uymayan bir tablo var. Ne AK Parti'nin Meclis'te güç yitirmesi olasılığı sözkonusu, ne de erken seçimde daha büyük çoğunlukla gelmesi... Biliyoruz; "Yeni cumhurbaşkanını, süresinin dolmasına birkaç ay kalmış bu Meclis mi seçmeli" diye sorulacak. İyi ama cumhurbaşkanı seçimi taa 2007 Mayıs'ında. O nedenle Erdoğan, YSK'nın ödenek talebine rahatlıkla Ecevit'in 2002'deki yanıtını tekrarlayabilir: "Bu yıl seçim yok. 2007 bütçesinde ayırırız!" Ecevit'ten ağzı yanan YSK üyeleri ikna olurlar mı? O da onların sorunu...
|