Prof. Bayraktar Bayraklı: Oruçla ilgili hükümler (1)
Sayılı günlerde oruç. Ancak sizden kim hasta ve yolculukta olursa, diğer zamanlarda aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır. Oruca takatsiz olanlar, bir fakiri doyuracak fidye vermelidirler. Her kim, yapmakla sorumlu olduğundan daha fazla iyilik yaparsa, kendisine iyilik yapmış olur; Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara, 184) 1. "Sayılı günlerde oruç." Yüce Allah orucu, zorluğu sebebiyle belli günlerle; Ramazan ayının günleriyle sınırlandırmaktadır. Allah'ın belirlediği günlerde eksiltme ve artırma yapılamaz. Teşvik için de olsa, başka günlerde tutulan orucun sevabının, Ramazan orucunun sevabından fazla olduğunu söylemek doğru değildir. 2. "Artık sizden kim hasta veya yolculukta bulunursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar." Yüce Allah, hastalık ve yolculuğu, oruç tutmama konusunda bir mazeret olarak kabul etmektedir. Demek ki, ibadet insana büyük bir külfet getirmemelidir. Allah, hastalık ve sefer halinde, insana, orucunu başka günlere erteleme ruhsatı vermekte, kulunu zora sokmamakta 3. "Oruca zar zor güç yetirebilecek olanlar, (kazaya bıraktıklarında) bir yoksulu doyuracak fidye verirler." Âyetin bu kısmından şu neticeler çıkarılabilir: Çok ihtiyarlamış, oruca dayanacak hali kalmamış pfânfidye, yani yedikleri her oruç karşılığında bir yoksul doyurmaları farzdır. Buradaki yutfiili, "zar zor dayanabilmek" anlamına gelmektedir. İddia edildiği gibi bunun başında bir olumsuzluk edatının var kabul edilmesi kanaatimizce gerçeği yansıtmamaktadır. Buradaki muhayyerlik, insanın durumunun göz önünde bulundurulduğunu göstermektedir. Oruç, güce dayanan bir ibadet olduğu için, farz olup olmaması da gücün varlığına bağlıdır. Hasta ve yolcu olanlar oruç tutmakta zorlanacaklarından, Yüce Allah orucu kazaya bırakma konusunda onlara ruhsat vermiştir. İhtiyarlamış veya müzmin bir hastalığa tutulmuş kimsenin oruç tutması imkânsız olduğundan, onlara oruç yerine fidye vermeyi emretmiştir. Bütün bunlar, Yüce Allah'ın, hükümlerini şartları dikkate alarak verdiğini göstermektedir. İbadette zorlama olmadığını vurgulayan bu âyetler, ibadetin yapılmasında kulun durumunun belirleyici olduğuna dikkat çekmektedir. Âyetten, hasta ve seferolmayan, oruç tutmaya gücü yeten kimselere, fidye vererek oruç tutma ruhsatının verildiği neticesi çıkarılmamalıdır. Çünkü Bakara 185'te "Sizden kim bu aya ulaşırsa, onda oruç tutsun" buyurulmaktadır. Demek ki gücü yeten, seferde ve hasta olmayan kimselere seçenek tanınmamaktadır. Zaten Müslüman, kendi vicdanında, kendi şartlarını belirleyecek imana, görüş ve bilince sahip insandır. Kişi, başka bir insanın belirlemesi mümkün olmadığı içinkendi durumunu kendisi belirleyecektir. Zaten bu, Allah tarafından Müslüman'a bırakılmıştır. 4. "Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa bu, onun için daha hayırlıdır." Buradaki "iyilik"le şu hususlardan biri kast edilmiş olabilir: a) Çeşitli nedenlerden ötürü oruç tutamayan bir Müslüman'ın, vermesi gerekenden fazla fidye vermesi. Yüce Allah, bu konuda yapılan fazladan iyiliğin yararının insanın kendisine olduğunu vurgulamaktadır. b) Buradaki fazladan iyilik kavramının kapsamına, fazladan/nafile oruç tutmak da girebilir. Nafile oruç tutan kişi, kendisine iyilik yapmış olur. c) Müzmin bir hastalığa yakalanmış olan kişinin, oruç tutmayıp fidye vermesi. Fakat iyileştiğinde, karşılığında fidye verdiği oruçları tutması, ilave bir iyilik olacağından, kendine iyilik yapmış olur. Ayetin devamı da bu manayı teyit etmektedir: 5. "Eğer bilirseniz, oruç tutmak, sizin için daha hayırlıdır." Yani, fidye verdiğiniz halde, oruç tutma gücüne sahip olduğunuzda, oruçlarınızı kaza etmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ramazanda hasta veya seferde olup da oruç tutamayanlarınız, iyileştikten veya seferden döndükten sonra, tutamadıkları günlerin sayısınca diğer zamanlarda oruç tutsunlar! Hasta veya seferde olmakla birlikte oruca - zorlukla da olsa- gücü yettiği halde oruç tutmayanlar ise, oruçlarını kaza etmelerinin yanı sıra fidye de vermekle yükümlüdürler. Kim de fidyeyi artırırsa, hakkında hayırlı olur. Bununla birlikte, vaktinde oruç tutmanız, fidye verip orucu kaza etmenizden daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. Yüce Allah, orucun insana sağladığı faydanın bilinmesini istediği için, "keşke bilseydiniz" buyurmakta; orucun faydasını öğrenmek için araştırma yapılmasının önemini vurgulamakta; ibadetin faydasını bilgi alanına sokmaktadır. Faydasını bilen kimse oruç ibadetini eda eder. Yüce Allah, faydasını bilerek oruç tutulmasını istemektedir ki bu, beynin, gönül ve nefsin beraberce görev almaları anlamına gelir. İbadet bir iman işi olması sebebiyle kalple; faydasının bilinmesi sebebiyle beyinle; nefsi disipline etmesi sebebiyle de nefisle alakalıdır. Bu üç manevmerkezi ilgilendirmesi sebebiyle oruç, insana faydaların en büyüğünü temin etmektedir.
|